DOLAR 32,2901 % 0.11
EURO 34,8707 % 0
GRAM ALTIN 2.412,43 % 0,13
ÇEYREK A. 3.944,33 % 0,13
BITCOIN 63.197,47 -1.235
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava 10°

ERZURUM’UN ALTIN, ÜLKENİN BAŞTACI SANATÇISI

Son Güncelleme :

15 Ağustos 2020 - 13:25

      Hüseyin Altın’dan söz ediyorum. Ölümle, başına tacını takan, evrensel olanın en güzel hediyesini alan sanatçılardan birisinin ölümü ardından, birkaç damla yaşa, korkunç bir iç ezikliğine dayanarak yazgının yazıya olan tesellisi içinde yazıyorum…

Erzurumluların ALTIN çocuğudur O! Ülkesinin baş tacıdır O…Sanatçının ölümle kavuşacağı taca, ölümünden sonra kavuşan, ölüm ile özlemeni deryalara taşıyan yüce bir ses; yorumcu…

Ölümünden bir süre önce Bedirhan Gökçe denen KİBİR abidesi bir sanatçı, güya Hüseyin Altın’ı onurlandırmak için kendi programına davet etmiş! Hüseyin Altın en bitik halde, bilerek kimseyi kırmamış, kırmak istemediği için bu programa gelmiş… Bedirhan öyle bir bakıyor ki; Hüseyin Altın onun karşısında kul, kendisi YARITANRI durumunda… Hiç hata yapmamış, sanatçıyı, hatasıyla, düştüğü yoksulluğu, biçare görüntüsüyle sorguluyor; hatta YARGILIYOR! Sen kimsin? Oysa görmüyor ki, o sanatın içinde çoktan ALTIN gibi bir yere oturmuş; Sokrates yüceliğiyle, ona verilen kadersel cezayı bir tas baldıran zehrini huzur içinde içmiş; ölümlü bir ölümsüz olarak orada…

Hüseyin Altın, biçare duruşun sanatçı kimliği içinde katıldığı Bedirhan Gökçe kibir programında istenen uzun havayı okuyor. Yüce yaratıcının verdiği, kaderin ektiği hüzün ve sanatı boğazıyla buz kesmiş vicdanları dahi eritecek duygular içinde sesleniyor gurura teslim olmuş zavallı dünya insancıklarına;

“ Eledim eledim, hölluk eledim

Aynalı beşikte yavru bebek belledim

Büyüttüm besledim asker eyledim

Hüseyin Altın, nice sanatçının başına gelen, çile-kötü kader gibi görünen insanların döngüsü içinde bu dünyadan, bu güzel ülkeden ayrıldı. Doğduğu yerde değil, üne-şana, onura ve en derin hüzünlere kavuştuğu yerde; yatıyor…

Hüseyin Altın, dargınlığın sözcüklerini ilmik ilmik işleyen, yüce bir kuyumcu marifetiyle ses sanatıyla evreni şenlendiren ALTIN ÇOCUK…

Ölümünden sonra sosyal dünyaya Hüseyin Altın’ı gerçek manada sevenler notlar düşmüş; evrensel sevgi adına. Sanatın ve sanatçının koruyucusu olan insanlar ölümcül olan solukları içinde ölümsüz olanın anıtı önünde Hüseyin Altın için kederlerini, şarkılarındaki yücelikle birleştirmişler.

Ölümünden bir süre önce, en biçare halde taksisine binen Taksim’de taksicilik yapan birisinin notu; “ Bir gece taksime bindi, çok sarhoştu. O halde bile bir şarkı söyledi; kanım çekildi…”

O ölmedi, o bitmedi… Sanatın yolunda, kurban da gitmedi… Bir haykırış içinde, muhteşem bir iz, patika bıraktı geriye. Görmeyen gözlerin, duymayan kulakların çok ötesine, gelecekteki sanat yoldaşlarına, sanat araştırmacılarına bir yığın eser bıraktı; bir ömre yayılmış, sessizliğin, kimsesizliğin hür haykırışını yapan eşsiz altın sesiyle…

“ Dün gece meyhanede, içerken dertlerime

Bir pınar gibi yaşlar dolunca gözlerime

Gezdim sabaha kadar gurbet sokaklarını

Son ümitle bekledim hasret akşamlarını, son ümitle bekledim hasret akşamlarını

 Artık güneş doğmuştur gecenin sabahına

İsyan ettim haykırdım yaşantıma bahtıma

Gezdim sabaha kadar gurbet sokaklarını

Son ümitle bekledim hasret akşamlarını…”

Güle güle; Erzurum’un ALTIN çocuğu; güle güle, ülkemin baş tacı güzel çocuğu…