DOLAR 32,2863 % -0.18
EURO 34,8112 % -0.03
GRAM ALTIN 2.406,03 % 0,52
ÇEYREK A. 3.933,86 % 0,52
BITCOIN 64.140,32 0.325
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava 16°

TEKİRDAĞ’IN YAMAN HALLERİ–597

Son Güncelleme :

11 Ağustos 2020 - 16:41

MECLİS BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP’UN KONAĞI OLMUŞ!

 

İtalyan konağı diye bilinen yer; bugüne kadar şehir kütüphanesi olarak hizmet verdi. Geçmişi onlarca yıl öteye uzanıyor. Şehrimizin ahşap mimarisini anlatan güzel bir yer. Rakoczi Müzesi ile Beş Evler Sosyal Tesislerinin hemen arasında, denize bakan bir yerde; Tekirdağ Halk Kütüphanesi yeni yerini taşındıktan sonra boşaltılmış durumdaydı. İlk önce çocuk kütüphanesi olacak derken; duyduk ki, Sayın Meclis Başkanımız Mustafa Şentop burayı almış.

 

Şehrimizin yitik tarihi, kaybolmuş turizmi, bir türlü oturmamış sosyal ve kültürel yaşamı gelişsin diye nice haykırışı gazetemizin köşesinden, manşetlerinden yaparken, şehir turizmine, sosyal ve kültürel hayatına çok önemli katkı verecek bir yerin; İtalyan Konağının bireysel-özel amaçla kullanılacak oluşu, hazin bir kaybediş öyküsünün başlangıcıdır. Tıpkı; şehrimizin yakın tarihini-değerli hatıralarını kaybettiğimiz gibi…

 

Örnek mi; eski hapishane yeri; şimdi Adliye Sarayı. Oysa buranın müze olarak açılmış olması, şehre o kadar büyük katkılar sağlardı ki! Sinop Cezaevinin yıllık turizmi yüz binleri aşıp milyon kişiye ulaştığını da hatırlatmak isterim… TARSAL denen yerde neredeyse hatırası olmayan yoktur. Yıkılıp da yerine daha güzel, daha faydalı bir şey mi yapıldı? Anıları, hatıraları, sosyal, kültürel birikimiyle birkaç günde yok edildi…

 

İtalyan Konağı gibi yerlerin öncü yerler olması gerekirken, kapılarının kapanması, belli zamanlarda belli insanların kullanılacak oluşu; Sayın Meclis Başkanı Mustafa Şentop’un da şehir sevgisiyle, insanımıza duyduğu tevazu ile uygun bir seçim olmadığını şehir sevgimin bilinci içinde hatırlatmak istedim…

 

Aynı yanlışı onarılan diğer konakların, ahşap evlerin kullanılamaması; şehir insanımızın sosyal, kültürel hayatına sokulamaması konusunda diğer kurumlarımız, belediyelerimiz de yapmaktadırlar.Bu işi nasıl başarıyoruz; anlayamıyorum! Zaten, Süleymanpaşa insanları, şehrinin meydanına, sosyal hayatına çıkmaz oldu. Görünen bir avuç insanı; iki yüz bin insan ile karşılaştırınca ne büyük kaybımız olduğunu anlatmama gerek var mı? Halkımız, gündüze, geceye, akşama, hareketin, eğlencenin içine çıkmaz ise, şehir turizm ile buluşmaz ise; vay bizim esnafımızın haline; daha çok insanımız kepenk kapatacak, hiçliğe, yalnızlığa kayacak…

 

 

TUVALET REZALETİNE YENİLERİ EKLENDİ

 

Halkımız; Tekirdağ-Süleymanpaşa insanları tuvaletsizliğe alışmış görünse bile, bizlerin görmediği, ama bir şekilde yaşanan tuvalet rezaletinin haddi hesabı olmuyor. Anlatanlar durumu yorumlamak için durumun rezilliğine gülümsüyorlar…

 

Yıllar önce eski limanda sabah karşı şehrimizden geçerken tuvalet ihtiyacı olup da limanda tuvalet ararken altına işeyen yirmi yaşındaki kızı yazmıştım. Bu duruma şahit olan balıkçının nasıl utandığını ve kıza gidip; “ Kızım, utanma sen; utanacak birisi varsa o da biziz.” Deyip, tarihsel ayıbımızın özrünü nasıl yaptığı gerçeği geçmişimizin TUVALET ayıbı olarak hafızalarda duruyor.

 

Daha birkaç gün önce, şehrimizin sahil kesiminde yaşanan iki olay; iki kadınımızın düştüğü durum, limanda yaşanan tuvalet ayıbı-REZALETİ kadar yüz kızartıcı cinsten… İki gün arayla yaşanan tuvalet rezaletinin ilki Şaraphane karşısında yürüyüş yolunda meydana gelmiş. Eski liman bölgesinden sonra Tümene kadar hiçbir yerde tuvalet olmaması ve oldukça zor duruma düşen kadın bakın ne yapıyor; Biraz otluk bir bölgeye gidip donunu sıyırıyor. Bu şehrin yöneticileri beni bu duruma düşürmekten utanmadıysa, Tanrısal bir zorunluluk içinde boşaltım sisteminin beynine, bedenine yapmış olduğu baskı yüzünden oracığa tuvaletini yapmak zorunda kalıyor.

 

İkinci, tuvalet rezaleti ise Yelken Kulüp ile eski liman arasında yaşanıyor. Yürüyüşe çıkmış olan kadının muhtemelen yaşadığı bir sağlık sorunu nedeniyle, yakınlarda gideceği bir tuvelet olmaması nedeniyle orada bulunan ağaç korkuluklarından aşağı uzattığı ayağından, üzerindeki giysileri çıkarmadan tuvaletini yaptığı görülüyor. Anlatan, utanarak gülümsüyor. Hani nasıl derler; güleriz UTANILACAK halimize!

 

Sorsak, bu ayıp kime ait diye? Desek ki büyük bir laf, HEPİMİZE aittir, nasıl olur? Çünkü şehri şehir gibi kullanmayı, şehirli gibi, tuvaletlerimizi yirmi dört saat açık; yaz-kış her daim ücretsiz olmasının en temel ihtiyaç-hak olduğunu bir türlü duyuramadık. Oysa bu şehirde ne çok avukat, hâkim, güya; AYDIN insan var; eğriye doğruya fikir beyan eder de, şehrimizin utancı olan tuvaletlerin yetersizliği, bakımsızlığı üzerine hiçbir fikri yoktur.

 

Sahi, KADIN dernekleri nerede? Bunca kadın sorunu için çığlık atılıyorken, bu tuvalet utancı en çok kadınları utandırırken; sizler neredesiniz; bol parfümlü sevgili kadın destekçilerimiz…