Cumhuriyet sevdalısı, Türkiye aşığı 92 yaşındaki Şüheda Özgür’ün henüz 11 yaşındayken Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ile karşılaşması aklından çıkmıyor.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ile olan hatırası dün gibi aklında olan Şüheda Özgür, anılarını Habertrak’a anlattı.
CUMHURİYET’İN 11 YILINDA TÜRKİYE’YE GELDİLER
Şüheda Özgür Varna’da dünyaya geldi. Babası gümrük memuru, annesi ev hanımıydı. Bir de kız kardeşi vardı. Soğuk savaş yıllarında Varna’da henüz 3 yaşındayken okula başladı. Piyano, keman dersleri aldı. Daha sonra Türk okuluna kayıt olan Şüheda Özgür buradan ‘Alûlalâ’ derecesiyle mezun oldu. Cumhuriyet’in kuruluşunun 11. yıl dönümü kutlamalarına katılmak üzere 1930 yılında ailece İstanbul’a gelen Özgür ailesi bir daha geri dönmedi. Şüheda Özgür, o yıllarda babasının nüfus cüzdanı olmadığı için iş bulamadığını ve uzun süren bir yokluk dönemi geçirdiklerini anlatıyor. Tekirdağ’da bir tanıdık bulduktan sonra iş ümidiyle İstanbul’dan ayrılma kararı alıyorlar. Bugün 92 yaşında olan Şüheda Özgür hayat hikayesini, Atatürk ile ilk karşılaşmasını aynı heyecanıyla adeta yaşayarak anlatıyor.
‘EY İSTANBUL SEN NE GÜZEL BİR ŞEHİRSİN’ ŞARKISIYLA KAPTANI AĞLATTI
Varna’da doğup ailece Türkiye’ye geldiklerini aktaran Şüheda Özgür, “Ben Varna’da doğdum. Cumhuriyet Bayramı’nın 11. yıldönümü kutlamaları için 1930 yılında Türkiye’ye geldik. O yıllarda Türkiye’ye girişimiz yasaktı. Sınırlar kapalıydı. Babam o zamanlar konsoloslukta görev yapıyor. 4 dil biliyor. Transilvanya adında turist vapurunun Varna’ya uğrayacağını öğrenir öğrenmez de Türkiye’ye gelmek üzere ‘turist’ olarak başvuru yapıyor. O zaman kardeşim 6 aylık. Ben 6 yaşındayım. Babam Balkan Savaşı’nda Romen askeri olarak Türkler’e (Osmanlı’ya) teslim oluyor. Hatta babam süvari diye Topkapı’da atların bakım işini babama veriyorlar. Tabi babam o zaman bekar. Sonra teklif ediyorlar ama Türkiye’de kalmayı kabul etmiyor. Dönünce de konsolosta görevli subay olarak hayatına devam ediyor. Sonra annemle evleniyorlar. Babam işten çıkarılıyor. Sonra da İstanbul’a gitme fikri çıkıyor ortaya. Vapurla İstanbul’a vardığımızda havanın sisli olduğunu hatırlıyorum. Babam kaptan köşkündeydi. Beni kucağına alıp “Bak şu karşıda görünen yer İstanbul” dediğinde ben anaokulunda öğrendiğim “Ey İstanbul sen ne güzel bir şehirsin!” şarkısını söylemeye başladım. Kaptan bile ağlamış. Annem hep derdi; “Sen kaptanı bile ağlattın.” diye. Türkiye’ye geldiğimizde nüfus kağıdımız yok. Yer yöre bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey Varna’dan gelen kömür sobaları vardı. Onun sahibini tanıyormuş babam. İş aramak için onun kapısını çalıyor. Adam da diyor ki, “Hiç arama. Nüfus kağıdın olmadan hiçbir yere giremezsin. Tekirdağ’da annemin uzak bir akrabası var. Bizden çok önce gelmiş. O akıllarına geliyor ve ‘hiç olmazsa bir tanıdık var, iş bulabiliriz’ ümidiyle Tekirdağ’a gitmeye karar veriyorlar. Babamı Tekirdağ’da karayolları müdürü yanına aldı. “diye konuştu.
11 YAŞINDA ATATÜRK İLE KARŞILAŞTI
Atatürk ile olan anısını hiçbir zaman unutmadığını dile getiren Özgür, “Tekirdağ’a geldikten sonra, o yıllarda Rüstempaşa Camii’nin bitişiğinde bulunan Cumhuriyet İlkokulu vardı. İlkokuldaki hocamız muazzam bir Atatürkçüydü. İlkokulda bizi o kadar iyi yetiştirdi ki anlatamam. O yıllarda, Cumhuriyet Meydanı’ndaki (Hüseyin Pehlivan heykelinin olduğu yerde) şadırvan vardı havuzlu, 8 yerinden su akan. Oradan geçip okula giderken karşıdan kır bir at ve üzerinde üniformalı bir askerin yaklaştığını gördüm. Annem hep tembihlerdi; “Atın önünden sakın geçme” diye. Ben de durdum yavaş yaklaşan atın geçmesini bekledim. Bana yaklaşınca durdu ve “geç” diye işaret etti. Başımı ‘hayır’ anlamında salladım ve ‘sen geç’ dedim. Atın üzerindeki asker bana tebessümle baktı; “Çocuk! Sen Atatürk’ü biliyor musun” diye sordu. Ben de “Atatürk’ü kim tanımaz ki” dedim. “O çok büyük adamdır” diye elimle işaret ettim. Sonra okuluma gittim. Okuluma gittiğimde öğretmenim Mustafa Kemal Atatürk’ün Tekirdağ’da olduğunu, Çorlu’daki manevralara geldiğini söyledi. Çok üzülerek ağladım ve hala daha o halim devam etmekte. Atatürk ile yüz yüze gelmişim haberim olmamış diyebilirim. Çünkü kasketi önüne eğilmiş gözleri neredeyse görülmüyordu. Konuştuğum kişinin Atatürk olduğunu öğrendiğimde ne kadar kahroldum anlatamam. Geceler boyu ağladım. “şeklinde konuştu.
Öğrenim hayatı hakkında bilgi veren Özgür, “İlkokul 5. sınıftan sonra öğretmenim beni devlet imtihanına soktu. Sınava Trakya’dan 300 kişi girdik sadece ben kazandım. Çamlıca Kız Lisesi’ni kazandım. Müdür çağırdı hemen ‘git’ dedi. Gittim. Orta ve liseyi Çamlıca Kız Lisesi’nde yatılı olarak bitirdim. Sağlıkçı olarak mezun oldum. Laboratuvarda görev yaptım. Yıllarca çalışmadığım hastane kalmadı. Dünya Sağlık Örgütü’nde görev aldım. “ifadelerini kullandı.
“MUSTAFA KEMAL’İN GERİ GELMESİNİ ÇOK İSTERDİM”
Atatürk’ün vefat haberini ilk öğrendiğinde yaşadıklarını anlatan Şüheda Özgür, “Atatürk’ün vefatını duyduğumda okulda oyun oynuyorduk. Yıl 1938. Okulun karşı tarafında Halkevi var. Onun camından biri boğuk bir sesle etrafa bir şey haykırıyor. Durup dinledim. O kişinin hıçkırıklara boğularak Atatürk’ü kaybettiğimizi söylüyordu. Ağlayarak eve anneme koştum. Evde yemek yapıyordu. Hatta balık kızarttığını hatırlıyorum. Çok büyük üzüntü duyduk. Annem tavayı yere fırlattı. Çok ağladık. Mustafa Kemal’in geri gelmesini çok isterdim. Türkiye’den bir Mustafa Kemal çıksa keşke! Atatürk dünyanın tanıdığı en büyük lider. Benim kütüphanem Atatürk ile doludur. Evimde Atatürk köşesi var. Bütün kitapları, onu yazan bütün kitapları okudum. Doyamadım, doyamıyorum. “diyerek sözlerini tamamladı. Habertrak/Serhat Yeşilipek/Özel