DOLAR 32,3400 % -0.07
EURO 34,8790 % 0.06
GRAM ALTIN 2.393,53 % -0,14
ÇEYREK A. 3.913,42 % -0,14
BITCOIN 63.140,01 0.66
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava 14°

AĞAÇLAR KONUŞUR MU?

Son Güncelleme :

30 Ekim 2020 - 14:39

 

Doğduğum yerdeki bahçemizde en çok erik ağacı bulunurdu. Erikleri çevreleyen gülfidanlarının hemen yanı başında, zambaklar, sümbüller bulunurdu. Onlardan beş metre uzakta ise büyük ninelerimizin (Dudu nine) ektiği dut ve ahlât ağacı, görsel bir şölene dönüşmüş vaziyette, koyu gölgeleri, tatlı yemişleriyle semavi bir hizmetin içindeydiler.

Çocuk eğlencelerimiz sıklıkla kırlık alanlara, yabanıl yerlere taşardı. Balkanlara yama (tepelik yer) denen yerden sıklıkla bakar, Ege ve Balkanlar üzerinden gelen esintinin, saygın soğuğun diriltici etkisiyle, kış zamanlarında kokuçka (kardelen) bildiğimiz çiçeklerin doğum vaktini izlerdik; saf beyazlığın meşe koruluklarına düştüğü Kış zamanlarında…

Çocuk dünyamızın en değerli anları ise, atalarımız; kadim zamanlarda “Kutsal Ağaç” niteliği taşıyan yaşlı meşenin dalları arasında ayrı bir neşe bulur, geniş dalları, her türlü yemek, içmek, dinlenmek ihtiyacına fazlasıyla uygundu. Yanı başındaki ahlât ağacıyla sarmaş dolaş vaziyette; yaşlı meşenin yaşını ne bilen ne de merak eden olmuştu. Ben diyeyim, üç yüz, siz deyin; beş yüz…

İnsanın ihtiyaçları, bilinciyle değil duygularıyla karşılandığı yıllarda; ne, yamanın yamaçlarında yaşayan binlerce meşe koruluğu kaldı, ne de o yaşlı meşe ile ahlât ağacı… Nasıl desek? İçimizdeki ağlamanın sesi bir türlü dinmeyecek… Adına ister; akıl tutulması, isterseniz, cehaletin ağabeyi, deyin, geldiğimiz noktada; kırk yıl sonra değişen pek bir şey yok…

Şimdi; Tekirdağ şehrinde bir sürü yaşlı ağaç kaybedildi. Ne merak eden var, ne de üzülen… Güya, sürekli büyüyen bir üniversiteye sahibiz! Valiliğin önünde kuruyan çamların yaşları yarım yüzyılı çoktan geçmişti. Meydan ve meydanın altına otopark yapılacak diye kesilen çamların da öyle… Sağda solda kalmış çınarlarımız var; her gün yanlarından geçip de fark etmediğimiz; onların yaşları, yaşlı ağaç denecek bilgeliğe ulaşsa bile, yanlış mimari, betonun ormanları onların heybetini gölgelemektedir…

Ağaçlar konuşur mu? Yabanıl dünyada, fillerin yaşadığı yerde bulunan dikenli akasyaları inceleyen Ağaç bilimcileri, ortaya çıkan bilgiler konusunda şaşırmadılar; bizler şaşırsak bile. Fillerin beslenmek amacıyla yemeye başladıkları akasyaların, diğer akasyaları uyarmak amacıyla farklı bir salgı salgıladığını tespit ettiler. Bu uyarıyı alan diğer akasyalar ise daha da acı salgıları sayesinde filler tarafından yenmekten kurtuluyorlardı…

Ağaçların Türk Dünyasında ki önemi, bütün milletlerin dünyalarındaki önemlerle; “Kutsal ve Anıtsal” olanlarla kesişir ve her milletin yaşlı ağaçlar karşısında oluşturdukları öyküler, hissettikleri, nesilden nesle aktardıkları kültürleri vardır…

Ağaçlar, çevremizi saran, neredeyse insan gibi hiçbir zaman özel bir karşılık beklemeyen yüce canlılar; eşsiz hünerleri, yaşama tutunma beceri ve aşkları sayesinde, defalarca katledişlerinin kindarlığını yüceltmek yerine, yakaladıkları fırsatı, yeşile, meyveye, gölgeye, üreticiliğe çevirme zanaatına dönüştürmüşlerdir.

Ağaçlarla kendi dünyasını yaratan İsviçreli yazar, ressam Herman Karl Hesse, söz konusu ağaçlar olunca şu sözcükleri söyler;

“ Ağaç der ki: Gücüm güvenden gelir. Atalarımı hiç bilmem, her yıl benden doğan binlerce evladımı bilmem. Tohumumun sırrını yaşarım sonuna dek, başka tasam yoktur benim. Tanrı’nın içimde olmasına güvenirim. Uğraşımın kutsallığına güvenirim. Ben bu güvenle yaşarım.” Ve devam eder Esse;

“ Üzgün olduğumuzda ve hayata katlanamadığımızda bir ağaç şöyle konuşur bizimle: Sus! Bak bana! Yaşamak kolay değil, yaşamak zor değil. Bunlar çocuksu düşünceler. Bırak konuşsun içindeki Tanrı, o zaman susacaklar.”

Ağaçların marifeti, psikolojik, fiziksel etkilerinin sonu yok… Bir yaşlı ağacın her yıl tonlarca tozu, kirli gazları yok ettiği, yaşam kanyağımız oksijeni bize sunduğu düşünülürse, onların eşsiz sanatı karşısında nerede bir ağaç görsek, “Merhaba” demenin ayrıcalığını tatmanın bize yakınlığını sizler bir düşünün!

Yol kenarlarına dikilen ağaçları, şehirlere büyük bir hizmet gören yöneticilerin, artık şehirler içinde bırakılan, yaratılan ormanları, parkları, doğalarına uygun yaşamları yaratan milletlerin şehirlerine gidip, gerçekten de ağaçların nasıl büyük bir şölene, neşeye dönüştüğünü görmelerini isterim…