DOLAR 32,4798 % 0.29
EURO 34,7622 % 0.42
GRAM ALTIN 2.411,25 % 1,30
ÇEYREK A. 3.942,40 % 1,30
BITCOIN 57.097,92 -6.123
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava 16°

BU YÜKLERİN ALTINDAN NASIL KALKACAĞIZ?

Son Güncelleme :

29 Şubat 2020 - 16:24

Kahraman yaratmakta ne kadar meşhursak, nefret üretmekte de o kadar başarılıyız. Birine güvenmeye ihtiyacımız olduğu zaman; akıl almaz akılsızlıklarla teslim olurken, keyfimiz ve şartlarımız yerindeyse; bir afiye gibi kılı kırk yararız yeni tanıştığımız kimse ve kişiler karşısında…

 

Komşularımın, akrabalarımın bana sundukları ilk ödül; “ İyi, efendi çocuk!” unvanı oldu. Böyle; iyi ve efendi çocuk olunca; sıkıysa yanlış bir şey yap… Birinin bir şeyi mi taşınacak? Hemen, koşa koşa gitmelisin; sen iyi çocuk olarak seçilmişsin… Annemin titizliği, babamın her yıl aldığı takım elbise, elimde her daim bulunan bir dergi, sınıftaki arkadaşlarım tarafından “çalışkan çocuk” algısı uyandırsa da, sınav sonuçları zayıf gelince; şaşardılar; bu efendi, bu iyi çocuk nasıl olurda zayıf not alır? (…)

 

Bir tanıdığım geldi atölyeye. Epey yorgun ve üzgündü. Eşinden ayrılalı birkaç yıl olmasına rağmen, eşinin hukuki manevralarına gerekli karşılığı veremediği için ekonomik sancıları büyük olmuştu. Bundan sonrası ne olacağı ise tam bir korku bekleyişine neden olmuş…

 

Tanıdığım, bu sorunları yaşarken, en yakın arkadaşlarının mahkemede şahitlik yapmadığını söyledi. Kendi kadınlarından korkmuşlar. Çünkü ayrıldığı eşi, arkadaşlarının kadınlarına hakkında epey; ipe-sapa gelmez laflar anlatmış. Onlarda bu durumdan vazife çıkartıp, eşlerini bizim tanıdığın mahkemesinden ve kendisinden uzak durmaları için uyarmışlar…

 

Yaşadığı bu dramı anlatırken acı bir gülümseme belirdi tanıdığımın yüzünde. Sosyolojik ve psikolojik karşılığı olan bir acılı hüzün… O’nu dinlerken bir yandan da düşündüm; acaba tanıdığımız insanlara; arkadaşlara, dostlara, akrabalara gereğinden fazla yük mü yüklüyoruz? İlk öne kendi kendimize yetmeyi niçin düşünmüyoruz? Diğer insanların korkularını, çekincelerini, onlarla yıllara yapmış olduğumuz arkadaşlıklar, kurduğumuz ilişkiler zamanında niçin tanımlamıyoruz?

 

Nasıl derler; her yiğidin yiyeceği yoğurt biçimi farklıdır… Her insanın da taşıyacağı yükler çok ama çok farklıdır… Ekonomik, psikolojik, sosyal ve kültürel yükler; hepsinin karşılığı, insanların karakterleri ve deneyimleri aynı zamanda alışkanlıklarıyla yakından bağlantılıdır…

 

Her şey yolundayken her şey güzledir… Hiç yük taşıyamayan; yani, gerektiğinde hemen sıvışan insanlar; arkadaşlar, akrabalar da yanımızda olması doğaldır. Hele bir ses; gürültü duyulmasın, kayıplar olmaya başlamasın; bu insani bir refleks olmakla birlikte, aynı zamanda yabanıl bir içgüdüdür. Yani kalan sağları kurtarmak ve korumak; kollamak…

 

Sözün kısası dostlarım; ne kimsenin sizin için ölmesini bekleyin; ne de sizler için birinin ölmesini isteyin… Bu tüt söylemler karşısında ki büyük çöküşleri, hayal kırıklıklarını hayatım boyunca izledim; tanık oldum… Kendi çabalarınızla, kendinize yetmeniz kadar büyük bir özgürlük, değerli bir yücelik olamaz…

 

Bütün bunların yanında, arkadaş, dost edinmemiz hata değildir. İyi ve kötü komşularımızın, akrabalarımızın olması ancak sosyolojik kavramlarla izah edilebilinir. Sadece birine kötü derken, onun yerine kendinizi koymayı İYİ öğrenin. Hatta anlamaya çalışın…

 

Epiktetos, Söylev isimli eserinde Stoacı felsefeyi şöyle anlatır;

 

“ Ey ölümlü adam! Eğer bana bağlanırsan, nerede olursan ol, ne yaparsan yap üzüntü hissetmeyeceksin; öfkeye kapılmayacaksın; kimse seni hiçbir şey yapmaya zorlayamayacak; kimse seni engelleyemeyecek; yaşamını bütün kaygılarından uzak ve her şeyden bağımsız geçireceksin.”

 

Kırılganlıklar, terk edişler ve yalnızlıkların çığ gibi arttığı zaman sadece bu zaman olmadığı bellidir. İnsanın insanlık yolunda yürüdüğü tüm zamanlarda aynı suçlamalar hep var… Edebi dünya bu yüzden var. İçine girmeyi bir dener ve birde başarırsanız; bize yok olan, hatta yükümüzü taşımaktan vazgeçip, bize birkaç tekme atan insanı bile anlayacak çareler; edebi yalnızlığımızın içinde muhteşem bir dünyada bizleri; sizleri bekliyor…

 

Son sözü yine Epiktetos’a bırakıyorum;

 

“ Ey adam, herhangi bir şey olduğunu düşünüyorsan hem yalnız dolaş, hem de kendi kendine konuş; koro kalabalığında gizlenme. Kendini bilebileceğin konusunda hiç olmazsa biraz düşün, etrafına bakın ve sebebini bul.”