DOLAR
EURO
GRAM ALTIN
ÇEYREK A.
BITCOIN
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava
Google News

İN-SANAT BAHÇESİ–105

Son Güncelleme :

17 Kasım 2017 - 15:52

İN-SANAT BAHÇESİ–105

KİTAP ÇIĞLIKLARI

——————————-

36.TÜYAP Kitap Fuarı, belki de insan, gençlik rekorları kırdı. Henüz, katılım sayısını tam olarak bilmesem de, diğer yıllara göre gelen öğrenci, genç insan sayısı; ürkütücü bir sevinç görüntülerini verdi.

TÜYAP Kitap Fuarının kapıları saat 10.00 da açılıyor. Gelen büyük topluluk ise saatinden çok önce büyük demir kapıların önüne birikmiş. Uğultu insan uğultusundan öte, bir girdaba doğru akan suların kesişme anılarına akışı gibiydi.

Derken, büyük demir kapılar açılmaya başladı. Aynı anda, uğultunun bedenleri, büyük bir haykırış; bu bir koro, korodan öte popüler kültürün, evrimsel dönüşüme birlikteliklerinin yeni diliydi; aynı anda yerden havlanan sığırcık sürüsünün büyük ritmi, ahengi ve çabukluğu…

Büyük kitle, büyük salonlara dağıldı. Akışın büyüklüğü, salonların çokluğu içinde yerli yerine oturdu.

Büyük çoğunluğun TÜYAP Kitap Fuarına gelişi, büyük reklâmların, tanıtımların ve modaya dönüşme hallerinin de kazancını ispatlıyor. İnsan kalabalıklarını ne köprüler, ne yollar alıyor. Fuar merkezinin önünde ki polisler çaresiz! Yönler karışmış;araç trafiği de öyle..

Salonlarda ki insanların kitapların ve yazarların ardında ki koşuları, kitap kültürünün o büyük nezaketini, felsefesini yansıtmıyor. Bir şeyler eksik… Tanınmış yazarların, yaşlanmış hallerine bakan bile yok. Çünkü bugünün Y ve Z Kuşağı onları tanımıyor bile.

Hangi yazar en çok okunuyor, medyada adı geçiyorsa, onun bulunduğu kitap satış bölümü, insan kalabalıklarınla doluyor. Ya diğerleri? Bunca emekleri, çalışmaları, yazı ve insan sanatına katkıları?

Hiçbirisi kaybolmuş değil. Nice sanatçının, sanatın gecikmeye tabi olduğunu bilir; hakiki sanatçı. Bu çığlıkların, büyük kitlelerin gerçeklikten uzak olduğunu, sakinliğin, zarafetin, sorgunun, düşüncenin ahenginin kalıcı yellerinin, fırtınaya ihtiyacı olmadığını da anlamışlardır.

TÜYAP Kitap Fuarı, bütün bu kitlesel çığlıkların yanında, ne aradığını bilen, ne sunacağına yaşamını adanmış, yazar ve okuyucuların da buluştuğu yer. Daha ucuz kitap almaktan ödt, bir tören alanına dönüşmüş olan bu merkezin; çeşitliliği sınırları zorluyor.

Sanatın, sanatçının her biçimi, türü burada; yeter ki ne arıyorsunuz? Niçin geldiniz? Gürültüyü bile yaşamsal bir sanata dönüştürüp, rüzgârgülleri gibi, enerjiye dönüştürme kabiliyetini yakalamanız oldukça mümkün…

İktisatta bir teori var; kötü para, iyi parayı kaçırır, diye! Bu büyük insan seli, belli bir düzeyin, o ince çizginin altına inerse; gerçek yazarların yazgısına dokunur mu? Onları biraz daha geriye çekilme, kenti kuytularına yaslanma ihtiyacına iter mi?

Ne olursa olsun; bu geçiş zamanından, kıyamet popülerliğinden korkulmamalı. Büyük kazanç, büyük dünya bunun, bunların üzerine kurulu. Ezberi bozacak küçük derecikler, duru pınarlar ve gizliden gizliye kimi yeraltı, kimi yeryüzünde yol alacak nice nehirler hep olacak…

BEDRİ RAHMİ’Yİ LANETLİYORUM!

———————————————-

Sahilde, yan tarafımda kadınların çoğunlukta olduğu masada ki kadınlardan birisinin ifadesi, yorumu Bedri Rahmi Eyüpoğlu üzerineydi…

Aslında, konu Bedri Rahmi’ye gelmeden önce; gittiği yerler, kıtalar, ülkeler konuşuluyordu. Avrupa’dan, Amerika’ya, oradan Avustralya’ya kadar… Masanın başkahramanı gibi sözü dinlenen, konuşmaları yönlendiren ALFA kadın; bir süreliğine dinlendiği zaman; entelektüel sanılacak kadar görgü saçıyordu!

Nereden esinlendiyse esinlendi, elinde ki akıllı telefondan internete, oradan da Bedri Rahmi’nin hayatına girdi. Aslında elimde ki, masamda ki kitap Bedri Rahmi’nin 1950’li yıllarda çeşitli dergilerde yaptığı çalışmaları anlatıyordu.

Kadın, birkaç dakikada Bedri Rahmi’nin hayatını okudu. Bedri Rahmi’nin Karadut şiirinin hikâyesinin anlatımın yaptı. Ermeni kızı Mari’ye duyduğu aşkı, Mari’nin hastalığı ve Bedri Rahmi’nin onu iyileştirmek için varını yoğunu sattığı; ama yine de Mari’nin genç yaşta ölmesini engelleyemediğini…

Bu büyük aşk sonra, Mari’nin ölümü ve Bedri Rahmi’nin kendisini içkiye vermesi… Sonra, eşi Eren’in onu tekrar bağrına basıp, eşine dönmesi; yan tarafta konuşan kadının Bedri Rahmi için verdiği idam kararını da açıklamasına neden oldu.

Kadın, Bedri Rahmi’ye, sevgilisi öldükten sonra eşine dönmesi nedeniyle cephe aldı. Onu lanetliyorum, dedi. Kahkahası ise ölümcüldü… Edebiyata, yaşanmışlıklara, sevdalara, resimlere, şiirlere saygısının hiçbir şekilde olmadığının duyumu; ruhumu titretti; savunmasız kaldım.

Entelektüel kadın, edebi, sosyoloji açıdan hiçbir şekilde fikri olmadığı ortaya döküldü. Yoktu yok olmasına bilgisi; ama neredeyse savaşa katılan komutan öncülüğünde bağırarak varmış gibi savuruyordu hiddetini, kinini;

“ Bunların hepsi böyle; lanetliyorum böyle adamları.” Diyerek kahkaha ile bitirdi Bedri Rahmi hikâyesini.

 

 

 

 

 

 

 

YORUM ALANI

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.