DOLAR 32,3688 % -0.36
EURO 34,7058 % -0.31
GRAM ALTIN 2.400,14 % -0,93
ÇEYREK A. 3.924,23 % -0,93
BITCOIN 57.833,77 1.384
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava 15°

İN-SANAT BAHÇESİ–189

Son Güncelleme :

22 Aralık 2018 - 11:59

HOŞÇA KAL YAVUZ KARDEŞİM

————————————————

 

Daha önce karşı komşu Hasan’ın erken ölümüne karşı duyduğum iç sızlamayı, tanıdığımız, neredeyse birkaç günde bir kuaför Hamit’in; kapı komşum mekânında görüp selamlaştığım bir insandı Yavuz.

 

Her daim mahcup, saygılı bakışları ve seslenmesiyle; “ Nasılsın Güven ağabeyciğim” ve hafiften omzuna dokunup; “İyiyim kardeşim, ya sen?” diyerek nice zamanı geride bıraktığım Yavuz kardeşim; Allahın rahmeti yanında olsun. Huzur, hoşluk içinde…

 

Kanıksadığımız, hiç bitmeyen bir şekilde medyadan izlediğimiz kaza, ölüm haberleri; yakınında, tanıdığın ve genç bir insanın başına gelince; donup kalıyor insan…

 

Komşum Gürkan Yıldırım’dan duyduğumda bu hissiyat içinde, günü, insanı değerlendirdik. Büyüklerin sıklıkla “yalan dünya” dediği, Âşık Veysel’in “uzun ince bir yol” dediği, hiçbir nesnenin, gücün, efendiliğin, mütevazı bir hoşluğun yerini alamayacağını Yavuz’un ölümüyle, geçici bir süre yanı başımıza taşıdık.

 

Şair, boşu boşuna seslenmemişti Allaha; “ Her ölüm, erken ölümdür Tanrım.” Derken, böyle bir şeydir ölüm; tam da dünya kargaşalarının, alıp vermelerin, kısıtlı, gülünç telaşların bittiği, temizlendiği, sessizliğin bir kez daha yeryüzünde galip geldiği bir an…

 

Yavuz ile olan beraberliğimiz komşu ve ayaküstü hal hatır sormaktan öte geçmese de, saygınlığın ne büyük şey olduğunu bu sözcükleri buraya taşırken görüyor ve hissediyorum.

 

Onun ölümüyle onun sosyal medyada ki adresine girdim. Ölümünden, iki gece önce; tam da günün geceye dönüşmüş olduğu bir saatte bir söz paylaşmış; “ Tırnağın varsa kaşırsın, çok şükür tırnaklarım yerinde.”

 

Yavuz Kökten, tırnaklarının yerinde olduğunun kanıtı olarak, daha iki gün önce başladığı taksi şoförlüğü içinde, iki günü, üçüncü güne taşıyamadan, feci bir trafik kazasına ‘kurban” gitti. Yine, içkiyi, insan gibi, aklı ile içmeyen bir canavar tarafından, kim bilir kaçıncı ölümün son kişisi oldu; Yavuz ve arkadaşı…

 

Allahın rahmetiyle Yavuz kardeşim; her daim mahcup ve saygın gülümseyişini hatırlayacağımın hoşluğu içinde; huzurla…

 

LAV GÖLÜ MUCİZESİ

———————————-

 

Üç arkadaş; biri kadın, ikisi erkek; inanılmaz bir yolculuk yaptılar. Yarı faal bir yanardağın katman katman olan kraterlerinden bir bölümüne indiler. Tırmanışları da, inişleri de ölümcül bir tehlike taşıdığı halde; büyük bir titizlikle lavları izleyecekleri yere ulaştılar.

 

Üçü de donmuş; büyülenmiş gibiydi. Yüzlerce metrelik iniş ve tırmanış, o dehşet anı olan, lav püskürtme sahneleriyle bütünleşti. Cehennemi hatırlatan bu görüntü; korkudan çok büyük bir saygınlık uyandırdı üç insanda.

 

İlk sözcükleri, manzara karşısında  “ Harikulade” demek oldu. Ve söylenecek çok şey olmadığını söyleyip, sessizce izlediler; yerin binlerce metre altından gelen kaynamış taşların alevleri, dumanları, gazları eşliğinde…

 

İnsanı daha insanlaştıran şey; yaşadığı dünyayı, evreni anlamak! Anlamaya çalışmak… Bu tür gezginler, ilim, sanat insanları bunu iyi yapıyorlar. İnsanın tam da burada hayvanlardan ayrılmaya başladığının ince çizgisine, o gizemli, şifreli perdeyi kaldırıp, bizleri; biz sıradan olanları buyur ediyorlar.

 

Üç arkadaştan kadın olanın, bu manzara karşısında söyledikleri ayrı bir insan mucizesinin de tanıklığı yapmamı sağladı. Onları küçük yaşta terk eden babasını “af” ettiğini söyledi. O büyük laflara bakarak; “ Baba, sana olan kinimi, kızgınlığımı bu laf gölüne bırakıyorum”

 

İnsanın eşik atlaması olmalı; kini, nefreti bırakıp, tekrar sevgi cennetine kavuşması… Belki lafların cehennemi hatırlatan görüntüsü, dumanı, gazları ve görsel şöleni, insanın kaba, kısır ve vahşi hissiyatlarında bir onarım başlatıyor.

 

Ölümün hemen kıyıcığında, yaşamı anımsamak, onun değerli olduğunun bilinciyle gözlerinde ki pırıltı; onlarla birlikte kendi ruhuma yansıyan bir akış, değişim, çağrı gibi yankılandı… Onlar cehennemsi lafların karşısında kan ter kalmışlar, dingin bir bakışla büyülenmişlerdi.

 

Ya ben? Onlardan farkım neydi? Benim de o laf gölünün yakınlarında onlar gibi terleyen, yanıp soğuyan ruhumun bedeni; kıpırtı içinde hemen ölümün kıyıcığında, yaşam ritmi için haykırıyordu…