DOLAR 32,2792 % -0.64
EURO 34,7941 % -0.28
GRAM ALTIN 2.410,78 % -0,49
ÇEYREK A. 3.941,63 % -0,49
BITCOIN 57.277,84 -4.346
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava

İN-SANAT BAHÇESİ–192

Son Güncelleme :

29 Aralık 2018 - 10:11

HİNDİLER DİNOZORLARIN DAVAMI MI?

——————————————————-

 

Yaşadığımız sürece insanın bitmeyen merakı, araştırmaları bildiklerimizi ve bilmediklerimizi tekrardan gözden geçirmemize neden oluyor.

 

Yakın zaman öncesinde tarih biliminde ciddi değişimlere neden olacak bir bulgu; Urfa, Göbekli Tepe kazıları, tarihin kayıp parçalarını ve yanlış bilinen birçok alanını ortaya çıkartacağını düşünüyorum.

 

Bir yerde bir yazı okumuştum. Hindiler ve tavuklar üzerine. Onların geçmişini bilsek, onlara duyduğumuz saygımız daha da artar, diye…

 

Bugün gelinen araştırma sonuçlarında, dinozorların hemen ortadan kalkmadığı ve evrim sayesinde zamanla kuşlara dönüştüğü üzerine bir sürü ilimsel çalışma mevcut. Bu çalışmalar içerisinde iki hayvan; hindi ve tavuk öne çıkıyor. Bunların genomları; yani dinozorlara benzerlikleri diğer hayvanlardan daha fazla benzerlik içeriyor.

 

Şimdi, yumurtasından, etinden yararlandığımız bu iki hayvanın50–100 milyon yıl öncesinin dinozor neslinden geldiğini bilmek, insan denen canlının hafızasıyla alay etmek gibi bir duygu yaratıyor. Hadi canım! Desek de demesek de, ilim insanları hiç durmadan, kazmaya, bulguları mercek altına koymaya devam edecek.

 

Hindi ve tavuklara biraz dikkatle baktığımızda, dinozorların da yumurtladığını, iki ayak üzerinde yaşadıklarını, hem etçil, hem otçul bir sürü türü olduğunu de öğrenince; dünyanın yaşama olan elverişli tarafı karşısında, yaşama tutunan canlıların evrimsel mucizelerini de bir parça anlamak mümkün…

 

Günlük hayatımızda beslenme, üreme ve mal edinme telaşımız, bu tür; MAKRO EVRİM çalışmaları karşısında bizleri duyarsız ve bilgisiz bıraksa da, her daim bu eğlencenin dışına çıkan ve merak algısını, ilimsel seviyeye çıkartın paleontoloji uzmanları sayesinde daha çok şeyler öğrenip, göreceğiz…

 

Hindiye ve tavuğa, hatta küçük bir serçeye ister saygınız olsun isterse olmasın; onlar bu dünyanın çok önemli ve en az insan kadar saygıyı hak eden canlılarından sadece birkaç türüdür. Eksiksiz bir şekilde bütün canlıların bir yerinin olduğu gerçeği; besin zincirinde ki önemlerinden bellidir.

 

 

SİVAS HALK ŞİİRİ

————————-

 

Günümüzden 60–70 yıl önce Sivas köylerinde görev yapan bir öğretmen, köylerde duyduğu bir şiiri bir kenara not almış. Belki biraz eksik, biraz fazla da olsa; bu şiir, bizim ülkemizi, köyümüzü, kasabamızı ve kentimizi; o günden bugüne anlamak adına bir rehber olabilir.

 

Edebiyat böyle bir şey; sosyolojiyi, psikolojiyi, mizahı her daim yanı başında tutar;

 

Dokunmadan yürüyen at

Dinden imandan çıkarmayan evlat

Bir de iyi oldu mu avrat

Düğünü nideceksin?

Gir oyna!

Çık oyna!

 

Ha babam ha yürümez at

Bir kaşık su vermez evlat

Hele dirliksiz çıktı mı avrat

Ölüyü nideceksin?

Gir ağla!

Çık ağla!

 

Eril zamanın, kurban oluşların, duygusal beklentileri… Baba, anne, çocuklarına kurban olur olmasına da; bir gün; beni, bizi bakacaksın, beklentisiyle, itaat edip etmeme üzerine kurul bir düzenin, beklentilerine karşılık veren veya veremeyen evlatların, isyanı, hoşluğu; ancak bu kadar güzel anlatılırdı…

 

Şiirin gücüdür bu anlatı; insanın yaşamı izlemesi, anlaması, kabul edip etmeme ile yoğrulan, pişip pişmeme ile yalnızlaşan, kayıp dünyalara yol alan insanın hikâyesi ve yolculuğu; her daim başka biçimlerde ve bu şiire benzer algılarla; yaşanmaya, istenmeye ve beklentilere meyilli bir akış içinde…