DOLAR 32,3322 % -0.6
EURO 34,7184 % -0.43
GRAM ALTIN 2.414,39 % -0,34
ÇEYREK A. 3.947,52 % -0,34
BITCOIN 57.810,00 -4.167
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava 11°

İN-SANAT BAHÇESİ–196

Son Güncelleme :

11 Ocak 2019 - 11:06

KOZMOS

———————–

 

Israrla bilime sarılmanın çabalarını göstermemiz gerekiyorsa da, sanki ısrarla uzak kaldık; bırakıldık…

 

Oysa21.yüzyıl bilginin, bilmenin, bilgilenmenin çağı… Çığ gibi bilgiler yağarken, kozmos dünyalarından uzak kalışımız; teknolojik zaferlerden, evrenin uçsuz bucaksız sınırlarını anlamak, anlamlandırmaktan da uzak kalmamıza neden oluyor.

 

Sanata, uzaya uzak kalışımız, aynı zamanda komşumuza, çevremize, dinimiz ve dinlere de uzak kalışımıza neden oluyor. Sanki hiçbir şey tartışılmaz gibi veya bir tek iyi var, bir tek kötü var sanmalarıyla meşgul oluyoruz.

 

Hani ara renkler? Düşünceler? Tonlar? Sesler? Dünyanın patronu olmuş ülkelerde ki, uzay çalışmaları, bilime, sanata yatırımlar almış başını gidiyor; hatta gitmiş…

 

Şehrimizde bir kültür merkezinin açılışı bile neredeyse 30 yıl aldı; alıyor! Burada bir dengesizlik yok mu?

 

Alman şair Goethe, günümüzden 250 yıl önce bizim inancımızı, peygamberimizi, kitabımızı her açıdan okuyup, anlamaya çalışması şaşırtıcı olduğu kadar; birçok üstün, iyi yanı dünya edebiyatına, felsefesine kazandırması imrendirici bir çalışma; başarı…

 

Goethe 250 yıl önce Kur’an’da bulunan Tâha Süresi ve açıklaması, anlamı sayesinde olumlu şeyler hissedip bunu kendi dünyasına, Doğu Batı Divanına taşıyor;

 

“ Musa dedi ki; Rabbim! Gönlüme ferahlık ver. İşimi bana kolaylaştır. Dilimdeki tutukluğu çöz ki sözümü anlasınlar.”

 

Okumanın, öğrenmenin, bilmenin ve bilgiyle sözcük, düşünce dünyasına katkı vermenin sınırsız hazzı, tartışılmaz bir yere, güzelliğe, hoşluğa sahiptir.

 

Bu kadar kırılgan oluşumuzu; bilme, öğrenmeye karşı olan eksikliğimizle anlatmak, açıklamak mümkün…

 

Kozmos; uçsuz bucaksız evren; hatta evrenler… Bugünün dünyasında çekilen fotoğraflar, videolar; baş döndürücü uzaklara, evrenin, evrenlerin derinlerine uzanıyor.

 

Bu büyük, sonsuz derinliklerin parlak dünyasını minik bir parça anlama kabiliyetimiz, komşumuzun malını, mülkünü, kendi malımızı, mülkümüzü ve dünyada ki harika misafirliğimizi ve yaşama olan katkılarımızı da sağlam bir duruşla anlatma imkânımız olacaktır.

 

Barışın, sevginin, paylaşımın görkemi, sanatsal ürpertisi ruhumuzla birlikte bedenimizi ödüllendirmesi kaçınılmaz bir süreç gibi; ahşap masamızda ki en güzel çiçek kokuları kadar yakın duracaktır.

 

Goethe’nin diğer dinlere, kültürlere, yaşama, sosyal hayata karşı ne var, ne yok her şeye duyduğu merak; onun iyimser felsefesine, edebiyatına da ciddi destek olduğu; onun dünya edebiyatına verdiği katkılardan, kattıklarından anlaşılıyor.

 

Sadece bu söz-buluş bile; yaşam ile ölüm arasında ki o harika ince çizginin önemini anlatmaya yetiyor;

 

“ Bir ölüm, bir kanat darbesi ve ardımızda ebediyet…”