DOLAR
EURO
GRAM ALTIN
ÇEYREK A.
BITCOIN
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava
Google News

KENTİMİZDE MÜZİKLE EZİYET YAŞATILIYOR

Son Güncelleme :

18 Aralık 2023 - 12:15

KENTİMİZDE MÜZİKLE EZİYET YAŞATILIYOR

     Eziyet etme biçimleri ve halleri kim bilir kaç çeşittir? Şehirlerdeki gürültünün haddi hesabı yaşanıyorken, şimdi de şehir halkı için çay-kahve salonu olarak açılan, şehir insanımızın dinlenip huzur bulacağı mekânlarda gayriciddî çalınan şarkılar, oralara bulmayı umduğu şeyi aramaya gelenleri hayal kırıklığı yaşatıyor.

Bu tür meseleleri nasıl konuşacağız? Kiminle konuşacağız? Derdimizi kime anlatacağız; inanın bilmiyorum! İnsan ve huzur odaklı açılmayan mekânların yönetim kadroları “Biz yaptık oldu, biz yaptık her şey güzel” felsefesine o kadar inanmış ve kendilerini kaptırmışlar ki, çay-kahve içilen ve çok farklı insan tiplerinin geldiği bu tür yerlerde hangi müzikler dinletileceklerinin farkında bile değiller.

Orada çalışan genç insanların tamamıyla keyfine kalmış. Ya dinler, eziyetin içinde büzülür, kendinizi duyurmak için karşınızda oturan arkadaşınıza bağıra bağıra konuşur, ya da çeker gidersiniz…

Tekirdağ şehrinin merkezinde, hemen herkesin gittiği, gidebileceği birkaç mekândan söz edeceğim. Fiyat politikalarına, iyi niyetle açılıp hizmet etme düşüncelerine teşekkürü borç bilerek, esas konuya dönmek istiyorum.

Birisi şehrimizin dolgu alan bölgesinde en eski çay bahçesi üzerinde kurulu mekân. İsmi, Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi Sosyal Tesisleri; Tekirağaç Cafe olarak biliniyor. İnsanlarımızın en çok gittiği, kış günleri üzeri kapalı olan çok az mekândan birisi. Fiyat politikası halka göre görünüyor olunsa da burada da halk bir türlü merkeze alınıp önemsenen sosyal, kültürel felsefe öne çıkmadı; çıkamadı. Zorla güzellik olur mu? Olmuyor, olamıyor…

Burada bulunduğum saatlerde gerçek manada herkesin birbiriyle bağırarak konuştuğuna şahit oldum. Açılınca kapatılmayan kapılardan gelen-içeri dalan soğuk bile bu kargaşa yaşanan kimin ne konuştuğu belli olmayan yerde dolanıp kaçacak yer arıyor. Her şeyden öte, çay ve kahve salonunda, sosyal bir tesiste nasıl müzik yapılır, nasıl müzik dinletilir kimsenin umurunda bile değil. Birçok insanın dinlerken mutlu olmayacağı şarkıların solistleri yüksek sesle açılan hoparlörden öyle bir yayılıyor ki salona; gürültü olması gereken son savaşçıyı da yanına alınca, burada bir saat kalan kişiye teşekkür etmeli. Hatta kutlamalı: -Nasıl dayandın bu kadar eziyete, diye…

İnanamazsınız dostlar; güya müzik ruha iyi gelirmiş! Güya, müzik dinlendirir, belleği güçlendirirmiş! Burada ancak insanı eziyet edip, ruhunu daraltıyor dersem, kesinlikle abartma yapmadığıma inanmanızı rica edeceğim. İnanmakta zorlananlar, bu mekâna dinlenmek, eşi ve dostlarıyla huzur bulmak, aramak için gidip bir test etsin  İkinci mekân ise Yahya Kemal Beyatlı Kültür Merkezi içerisinde bulunan, Süleymanpaşa Belediyesi tarafından işletilen Paşa Cafe olarak geçen yer. Her iki yerin ortak noktaları, şehir merkezinde herkesin yürüyerek gidebileceği ve her iki mekân da denizi izleyerek, çok güzel bir gün geçirip, hem mekândan, hem de orada yapacağınız sosyal faaliyetlerden beslenmek, mutlu olmak için harika yerlerden birisi.

Burada da izlenen fiyat politikasına baskı yapılarak, en azından çay ve su fiyatları ortada tutuluyor. Ya kişilerin bu tür mekânlarda arkadaşlarıyla konuşur veya elinde bulunan kitabı okurken dinleyeceği müzik kalitesi? Aynı Tekirağaç Cafe çalışanları gibi, oradaki genç insanların iyi niyetine ve müzik bilgisine kalmış…

En son gittiğim iki yerde de hiçbir koşul, ön yargı koymadan vakit geçirdim. Tekirağaç Cafe’de sağır olma korkusu ve arkadaşlarımın dediklerini yeterince anlamadığım için ancak bir saat dayandıktan sonra, dışarıdaki soğuk havaya bile sarılarak kaçarcasına çıktım.

Yahya Kemal Beyatlı Kültür Merkezi Paşa Cafe salonunda ise kütüphane dönüşü uğrayıp dinlenme, demlenme çayı, çalınan ve hangi tür olduğu belli olmayan müzikler sayesinde neredeyse oraya gelirken üzerimde, ruhumda bulunan demler bile akıp gitti…

Nasıl iştir bu? Bir sürü fedakârlıklar yapılın çok değerli mekânlar açılıyor ama işletme kültürü diye bir şey yok! İnsan merkezli bir şey yok! Dünyada bilinen bir gerçek var. Klasik eserler dendiğinde, bütün dünya insanının yıllar geçse de ilgisinin azalmadığı eserlere klasik eser deniyor.

Ya kabul görmüş klasik müzikler? Çay ve kahve olan, insanların sosyalleşmesi için açılan yerlerde de kabul görmüş müzikler çeşitleri var. Buraları işleten, buralardan sorumlu olan insanların böyle şeylerden haberi olmaması düşünülür mü?

Geldiğim nokta şudur; şehrimizde trafik, gürültü, doz, duman, araç park sorumsuzluğu, kaldırımların kazılıp kapanmaması, sokaklardaki bozukluklar yetmezmiş, bunların eziyetleri yeterli değilmiş gibi, huzur bulmaya, dinlenmeye gittiğimiz, gidebileceğimiz birkaç mekânda da müzikle, şarkılarla eziyet yaşatılıyor…