KÜLTÜR EKONOMİSİ-KÜLTÜR TURİZMİ ( HERA’NIN ŞEHRİ )

 

Dünya değişmeye devam ediyor. Kıtalar, ülkeler, şehirler hava yolculuğu ve insanların diğer insanları merak etmesi sayesinde iyici yakın hale geldi. Gelmeye de devam edecek. Bir taraftan savaş ekonomisi, bir taraftan sağlık ekonomisi; diğer taraftan tüm insanlığı bir araya getirebilecek beceriye sahip olan şey; turizm ve turizm ekonomisi…

 

Tekirdağ Süleymanpaşa’da butik otellerin yanında diğer otellerde bir kıpırtı olmakla beraber, bu otellerin, açılması gereken ve açık olan diğer esnaf kesimin besleneceği turizmi hareketi bir türlü gün yüzüne çıkmamıştır. Nasıl çıksın? Çıkmaması için her şey yapılmış…

 

Turizm deyince hep YABANCI-DIŞ turizm anlaşılır. Hâlbuki iç turizm denen şey; neredeyse on iki ( 12 ) ay devam edebilecek, o şehre ciddi katkılar, dönüşüm, yenilik imkânı verecek dayanıklılığa ve heyecana sahiptir. Yanı başımızda duran İstanbul’un Tekirdağ’dan yeterince haberdar olmaması; inanılmaz bir ayıp; yoksulluk ve gaflet örneğidir.

 

Kültür Turizmi denen yüce şey; kültür ekonomisini doğuruyor. En değerli sıcak para, bir nehrin akışı gibi şehre bereket taşıyacak çok önemli bir olaydır. Tekirdağ’ın coğrafyası ortadadır. İstanbul ile Çanakkale arasında uzanan bir deniz; mitoloji ve öykülerle beslenen dağlar, tepeler, vadiler ve koylar; hepsi bizlerin duyarsızlığına ve af buyurun aptallığına için için gülüyorlar.

 

Karaevli Mahallesi’nde bulunan Hera’nın şehri ( Heraion-Teikhos ) turizme açılmak için gün sayıyor. Bu şehrin öyküsü binlerce yıldır toprak altında. Bilinmezliği aralayıp, bölgemizde yaşamış, uygarlık yeşertmiş insanların yaşam biçimlerini öğrenme, gösterme ve şehrimizin kültürüne kültür ekleme zamanı gelmiştir. Namık Kemal Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof.Dr. Neşe Atik elinden gelen her şeyi yaparak, bakanlığın ve diğer destekçilerin yardımlarıyla gün yüzüne çıkarttığı antik şehrin bir bölümünü turizme açmak için gerekli görüşmeleri başlatmış durumda.

 

Tekirdağ’ın sahilleri, Kral Yolu, ıhlamur ağaçları, kekik, adaçayı çayırları, yamaçları, zeytinlikleri, şarap üreticileri ve Hora Feneri; Kültür Turizmi için her şeyi yapmaya hazırlar. Yeter ki, bu şehrin Kültür Müdürlüğü, şehir sevgisi olan öncüleri, Sivil Toplum Kurumları, turizimcileri, duyarlı olan herkes; elimizdeki hazinelerin farkına varsın…

 

Şehrimizin İstanbul ile Çanakkale arasındaki bağlantılar olduğu gibi deniz yolları, kara yolları, yürüyüş, balon turizmi ve akla gelecek her türlü spor ve aktivite ile desteklenebilecek koşullar mevcuttur. Öykülerimizi bir araya getirip, bizi Gelibolu Savaşlarına bağlayan, bizi Homeros Destanına sürükleyen, bizi üretkenliğin, barışın, sükûnetin diyarı olan bu şehrin el birliğiyle ses vermesini sağlamalı, uyuşmuş benliğimizi, yitik tarih hafızamızı yeniden canlandırmalıyız. Bu işi başaracak en iyi ilaç; turizm ekonomisidir… Canlılık, yenilik katacağı gibi, getireceği hareketle işsizliği yok edecek tek mucizedir. Her fabrika bir şekilde çevreye zarar verir. Ama turizm; bu işin ilacı olduğu gibi doğanın da, tarihin de dostu, öz evladıdır…

 

Kadir Bey’in yarım kalan projeleri, Tekirdağ turizmi, kültür ekonomisi için olan düşünceleri;  kâğıtlardan, sadece düşünce olmaktan kurtulmalı; inanılmaz bir öncelik, aklı zorlayacak bir hareket-itenek kazanmalıdır! Bu şehir hak ettiği gelişmeyi, turizmle şaha kalkarak başaracak; kendi küllerinden yeniden doğacaktır. Başka hangi şehir bu kadar güzel bir coğrafyanın üzerine kurulu, bu kadar değerli bir geçmişin üzerinde yaşıyordur? Karadeniz’den Ege’ye, Asya’dan Avrupa’ya bir adım, bir nefeslik uzaklıkta ve onlarla birlikte; iç içe, kalp kalbe… Balıkesir ile kurulacak işbirliği sayesinde ada turizmi, sağlık turizmi çok daha önemli, işlerlik kazandırılacak hale getirilmesi oldukça mümkün. Gelibolu ile kurulacak bağlantılarda; savaş, tarih, kültür turizmi, balonla, deniz yoluyla muhteşem bir doyuruculuk heyecanıyla buluşması esnafımızı coşturacak, silkinip kendine getirdiği gibi bulacakları sıcak parayla yatırım yapacaklardır.

 

Kadir Albayrak’ın kalbinin bir yanı bu şehir için atıyor. Öyleyse, kendini gösterme zamanı tam da bu zamandır. Çok iyi ekiplerle ve diğer kurumlarla sımsıkı ilişkiler içine girip; yitik ve yitirilmiş olan bütün değerleri ( tarihsel mekânları, öyküleri ) bulup, gün yüzüne çıkartalım…