DOLAR 32,5127 % 0.33
EURO 34,8382 % 0.62
GRAM ALTIN 2.424,08 % 1,84
ÇEYREK A. 3.963,37 % 1,84
BITCOIN 58.204,46 -3.565
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava 15°

ORDUEVLERİ’NİN SAYGINLIĞI

Son Güncelleme :

18 Mart 2020 - 12:15

Ülke insanımızın önceliğidir ordu ve askere duyduğu sevgi-sempati… Bunca yüzyılın biricik hikâyesi, savaşın özünde, yurt-vatan bilinciyle ve özlemiyle oradan oraya sürüklenen-akan toplumun KURTULUŞU-DUR ordusu ve başkumandan Gazi Mustafa Kemal’e güvenmek; onu sevmek…

 

Orduevlerine gitmek, orada bulunmak nice insanın da baş istekleri-arzuları arasındadır… Nedenine dair sosyolojik, psikolojik bir araştırma yapmasam da, gözlemlerim var. Kiminin ana sebebi; ekonomik… Orduevlerinin disiplinli oluşunun yanında ucuz oluşu, ekonomik kaygıları, yetmezliği olan bir toplumun, savaşlarda sığındığı ordusu gibi, sığınma alanı olmuştur…

 

Ne hazindir ki; Orduevleri; ordu personeli için yapılmış olsa de, öteden beri sivil yaşama tutunanların hayalende kavuşmak istediği sevgili gibidir…

 

Öteden beri gelen belediyelerimiz, belediye başkanlarımız ve diğer sivil işletmelerimiz üzerlerine düşenleri yapmış olsalardı; öncelikleri, saygın mekânlar işletmek olsaydı, bu düşünce kurumsallaşma kültürü içinde yerleşseydi, Orduevleri, kendi personeline bırakılır, bu mesele bu kadar büyütülmezdi…

 

Bir mekâna niçin gideriz? Sadece ucuzluğu için mi? Evet ama yeterli bir neden değil… Hizmeti, saygınlığı, istikrarı için de gitmeyiz mi?

 

Ya Polisevleri? Bu mekânlar da sivil insanların uğramaktan zevk aldığı, her fırsatta bu mekânlara sığınmak istediği yerlerden birisi değil mi? Öyle ama Orduevlerinin derin saygınlığına ulaştılar diyemem… Belki de zaman alacak…

 

Çok eski geçmişe sahip olan Öğretmenevleri ne durumda? Öğretmensiz kalmış; OTELE dönmüş mekânlar, neredeyse bütün saygınlığını tüketmek üzere. Hatta tüketti dersek yanılmış olabilir miyiz?

 

Tanıdığım bir aileye rastladım öğle vaktinin akşam vaktine uzandığı aralıkta. Karı koca sahile bakan belediye bankında oturuyor, denizin soluğunu, soluklarına çekiyorlardı. Selam verip; hal-hatır sordum. Orduevi’nden geliyorlarmış. Orduevi sözcüğünü öyle bir kullandılar ki, sanırsınız Ordu mensubuydular… Hâlbuki oğullarından ötürü oraya gitme hakkına sahiptiler… Saygınlığın, özümsenme hali bu kadar değerli ve güzel olur…

 

Bir başka tanıdığım sıklıkla bana yönelik bir sözü tekrarlıyordu nice zaman; “ Sana şaşıyorum arkadaşım! Orduevi’ne gitme hakkın olduğu halde gitmiyorsun? Varlık içinde yokluk yaşıyorsun!”

 

Bu sözler birkaç kez olunca ona sivil yaşamın farklılığını ve önemini anlatmam ile sonlandı… Şehrimize ait mekânların her birinde olmanın değerini, esnafa ve diğer insanlara, bu insanların sevinç ve kederlerine olan yakınlımın gazete yaşamıma katkılarından söz edince; sessizce kabullenmiş göründü açıklamalarımı…

 

Geldiğimiz zaman dilimi; 21’ci yüzyılın birinci çeyreği bitmek üzere. Uygar dünyanın tartışması; daha ve çok daha iyi yaşamlar olurken, uzayın, bilimin özü, öteleri düşünülürken, halen Orduevi, Polisevi, Öğretmenevi; sığınmalarını; büyük bir şans olarak görmek; ne yüce bir kederdir…

 

Bütün kurumlar değerli olmalıdır. Sivil hayatın her kuruluşu, bu değere ulaşacak, eğitim süreçlerinden geçirilmelidir… Odalar, Sivil Toplum Örgütleri, Ticaret Kuruluşları, Kültür Müdürlükleri niçin var?

 

Bir söz var; Kim kime; dum duma? Yetmedi bu sözün bir de şarkısını kayıt etmişler;

 

“ Kim kime dum duma

Götüren götürene,

Kimin eli kimin cebinde

Hep terelelli tere terelelli…”

 

Lafın özü, insanın ve adil yaşamın olduğu her şey değerlidir. Halkın-insanın kazıklanmadığı, saygı gördüğü mekânlara ulaşmak lüks olmamalı artık… Denizin yanında balıksız, kumsalın yanında güneşsiz, bunca beton yığını yanında, mekânsız kalmak; şehir kültürüne ve 21’ci yüzyıl anlayışına uygun mu?

 

Büyükşehir Belediyesi’nin Prestij Caddesi, prestij-saygınlığı olmaktan çıktı; halkın canını sıkar hale geldi. Şehir turizme öncülük yapacağı denen Beş Evler, inanılmaz bir bilinmezlikle; önce kapatıldı, sonra özel sektöre devredildi.

 

   Öncü olmak bu kadar kolay mı? Veya bu kadar zor mu? Ve bu şehrin kaderini değiştirecek projeleri üretmek? Sanmam! Cesaret, bilgi, deneyim ve kararlılık ister…