DOLAR 32,2642 % -0.24
EURO 34,7765 % -0.12
GRAM ALTIN 2.411,55 % 0,75
ÇEYREK A. 3.942,89 % 0,75
BITCOIN 63.345,42 -1.011
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava

TEKİRDAĞ’IN KÜLTÜRÜ PAÇALARDAN AKIYOR

Son Güncelleme :

23 Temmuz 2020 - 10:56

Eski zamanlarda, panayır kültürlerinin yaşandığı yıllarda, her yaşa göre etkinlikler vardı. Özellikle büyük çadırlarda farklı türde eğlenceler, gösterimler yapılırdı. Bazı çadırların önünde bulunan çığırtkanlar daha fazla ilgi uyandırmak için; “ Giren de pişman, girmeyen de!” Bunu işiten panayır insanları-insancıkları “kurban” durumuna düşer, ister istemez illa ki o çadıra girerdi.

 

Yıllar önce, Ankara Gençlik Parkı’nda böyle bir olayı yaşadım, girmiş olduğum çadırdan çıkınca, enseme yemiş olduğum bir tokat yanıma kar kalmış, şaşkın vaziyette gün yüzüne çıkmıştım…

 

Tekirdağ’ın yazgısı da burada başlıyor. Evliya Çelebi’nin “bağlık-bahçelik, güllük-gülistanlık” diye gezip gördüğü Tekirdağ, artık gelenlerin, görenlerin pişman olduğu bir yere dönüşüyor. Yani; gelen de pişman, gelmeyen de…

 

Bu şehre, şehir insanına; hatta ülke insanına reva-uygun bir iş midir? Kıyıları, dağları, toprak yapısı, insan kültürleriyle hızla büyüyen, büyümesi için ellerinden gelenleri artlarına bırakmayanlar şehir merkezi için ellerini dahi kıpırdatmıyorlar…

 

Şehrimizin kültürü paçalarından akıyor. Herkes de bu kokuları sineye çekiyor. En başında YÜCE KÜLTÜR ve TURİZM MÜDÜRLÜĞÜMÜZ; NEREDE? Tam olarak görevleri nedir; bilen var mıdır? İnanın bana, buraya; bu kente; bizim şehrimize, atanan yöneticilerin basireti bağlanmış deseler inanacağım… Belli etkinlikleri-rutinleri yapmanın yeterli olduğuna inanan insanlara, özgün eleştirileri bile anlamayacakları kadar kültür düşüncesinden uzak insanlar; sadece; kızmaya, küsmeye meyilli…

 

Yeni yaşadığım bir örnek, bu düşüncemi daha da kıvamında yapıyor. Daha önceleri Kültür Müdürü yapan beyefendi ile ortak bir arkadaşımızın makamında bir araya geldik. Eski müdür; emekli beyefendi, sazı bir eline aldı; yerel basın adına ne kadar birikimi varsa bir güzel kustu… Tek bir iyi düşüncesi yokmuş meğer… Güya, kendisini bu güne kadar, görev yaptığı zamanlarda gazeteci olarak bir kişi ziyaret etmiş…

 

Konuşmasını, gazetecilere olan zehrini akıtması için sabırla dinledim. Aynı zamanda misafir olduğum bir yerde, laf cambazlığına girecek de değilim… Aynı müdürümüzün görev yaptığı zamanlarda çok yazı yazdık. Müdürlüğümüzü uyardık. Bu şehri kültürü, bu şehrin turizmi niçin yok? Niçin uyuyor, susuyor, yepyeni atılımlar, girişimler yapmıyorsunuz? Zamanı geldi, gaflet uykusundan uyandırmak için; “Kültür Müdürlüğü Ne İş Yapar?” dedik! Bu lafımız, şimdi hepsinin ağzında, dimağında derin bir iz bırakmış; bu izi, öfkeye çevirmişler…

 

Oysa Kültür ve Turizm Müdürlüğümüzün görevleri bellidir. Tekirdağ’ın kültürünü geliştirmek, turizmini kalıcı bir hale getirmek… Her türlü kültürel etkinliklerde ama öncü, ama hancı, ama katılımcı olarak şehir insanıyla iç içe yürümek…

 

Hora Fenerini turizme kazandıralım dediğimizde aynı kuruluştan bir yüksek beyefendi telefonda şu sözü söylemişti; “ Bu tarihi fener, Kıyı Emniyet Müdürlüğüne bağlı, biz karışmıyoruz.” Cevap; cehalet, cevap; çürümüşlük kokmuyor mu?

 

Tekirdağ’ın gelmiş geçmiş bütün eksiklerini Kültür ve Turizm Müdürlüğümüze bağlayacak değilim. Kusurlu olanların içinde, yediden yetmişe, en alakasız olanlara kadar herkesin payı var. Belediye Başkanlarının, turizm kuruluşlarımızın; ülkesi, şehri için laf konuşma hakkı bulunan herkesin…

 

Gelibolu bilincini sadece yürümekle gündemde tutan bir zihniyet, şehrimizin Gelibolu Savaşlarıyla bağını kuramaması, ayrı bir paçadan akan kültürümüz değil midir? Gelibolu Savaşlarının; 57.Alay gibi kahraman birliğin, kurtuluşumuz için hiçbir şeyden kaçınmamış olan insanların uluslararası düzeyde gösterişli, derli-toplu bir müzeleri bile yok. Şehitler Abidesi bile, ancak bir avuç kalana kadar; birkaç gönüllü, güzel ve iyi insan tarafından korunmuş-yaşatılmış…

 

3.Kısım Devlet Hastanesi bahçesinde bulunan Alman yapımı evlerin, Gelibolu Tarihi-Savaşları ve Mustafa Kemal ile bağlarının, yitik hafızamızın güçlendirilmesi somut hale gelmeyişi; kültürümüzün paçalardan aktığını göstermiyor mu?

 

Sözün kısası, kültürel hale gelmiş sohbet mekânlarımız dahi yok. Edebiyatçıların, sanatçıların gidebileceği, bir araya gelip sohbet edip, gündeme, güncel olana dokunup daha da önemli fikirler üreteceği mekânlarımız yok! Herkes, akıntıya bırakmış kendini; bir kurtarıcı çıkar, ilahi bir çözüm yolu bulur; hepimiz kurtuluruz diye…

 

Sözün sonunu bildik sözcüklerle bitirelim; “ Mademki gelmişiz kehne cihana/Derdimizi çeksin şu viranhane/Gönül ne kahve ister, ne kahvehane/Gönül ahbab ister, kahve bahane.”