DOLAR
EURO
GRAM ALTIN
ÇEYREK A.
BITCOIN
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava
Google News

TEKİRDAĞ’IN YAMAN HALLERİ–241

Son Güncelleme :

14 Kasım 2017 - 13:54

TEKİRDAĞ’IN YAMAN HALLERİ–241

 ESKİ LİMANIN CEZASI DAHA DOLMADI MI?

————————————————————-

Tekirdağ limanı, yıllardır kapalı. Martılar şikâyetçi değil bu ceza durumuna. Rahatça dinlenip, öğle ve akşam uykusuna yattıkları yer haline geldi. Şehrin merkezinde bir yer. Görünen o ki, burada ıssızlık kol geziyor. Bakımsızlık da…

Ne olacak bu limanın hali? Bu tür sorular, halkın limanla ilgili düşünceleri sıklıkla karşılaştığım Tekirdağ olaylarından sadece birisi.

Burada; canlar öldü. Sebebi ise yine insan hatası! Küçük önemlerle, hiçbir cana zarar gelmeyeceği düşünülürse; bu sorumsuz anlayışa ne kadar ceza verseniz sorunu kökünden çözemezsiniz.

Neden mi? Çünkü sağlıklı yaşamlar; istikrara muhtaçtır. İstikrarlı müdürlere, memurlara, işçilere! Bir kere balık baştan kokmayı görsün! Liman Müdürlüğü en kolay olanı seçti; Limanı kapatın! Yasaklayın!

Oysa bugünün hükümeti yasaklara karşı durarak, demokrasiyi savunarak bu siyasi güce kavuştu. İnanıyorum ki, halen kendi içinde bu inançla bir sürü insan var; yasaksız ve demokrasinin yeşerdiği, kök saldığı bir ülke olma arayışı düşüncesine.

Liman öylesine duruyor. Boş ve ıssız… Böyle giderse Tekirdağ insanının kaybı yanında, limanın da viranlığına her gün, her gece şahit olmaya, tanıklık yapmaya devam edeceğiz.

Bu bir israf değil midir? Kamu malının, yine kamuya verilmesi, onların hizmetine sunulması devletin birimlerinin vazifesi değil midir? Bu işi unutturanlar, bu büyük yas ve gam seline kapılmış olanların yaptıklarının mantıki karşılığı var mıdır?

Böyle bir cezaya, hiçbir mantık yandaş olamaz. Destek veremez. Oysa Tekirdağ turizme susamış, insanımız balık tutma sevdasıyla, bir parça eğlence, evine katkı, huzur arayışı içine girmişken; bu kapalı; hatta cezalı limanda; Tekirdağ insanından öte, bölge insanlarımız için turistlik, eğlenceye ve sosyal projelere dayalı neler olmaz ki?

Aynı akıbet Şaraphane iskelesinin de başına geldi. Issızlığını gecenin olta balıkçıları deliyor. Burayı bekleyen, kollayanlar kalmadığı için, zaten kaderine terk edilmişti; şimdilik, olta balıkçıları sahip çıkıyor.

Daha güvenli hale getirilip, eski limanla birlikte şehir insanımızın sosyal, turizm hayatına acilen kazandırılması gereken iskelelerden birisidir.

DÜĞÜN GECESİ-ŞEB-İ ARUS

——————————————

Mevlana’yı farklı kılan yaşama ve ölüme dair olan felsefesidir. Mülkiyetten, güce olan kavgadan yüzyıllar önce, büyük güç kavgalarının en zalim zamanlarında bile ölüm ile yaşam arasında ki dengeyi anlatır onun, sandukasına yazılan sözleri;

“ Öldüğüm gün, benim tabutumu omuzlar üzerinde gördüğün zaman, bende bu cihanın derdi var sanma!

Bana ağlama! Yazık yazık, vah vah deme! Şeytanın tuzağına düşersin, vah vahın sırası o zamandır. Yazık yazık o zaman denir. Cenazemi gördüğün zaman ayrılık ayrılık deme. Mezar cennet topluluğunun perdesidir. Batmayı gördün ya, doğmayı da seyret. Güneş’le, Ay’a batmadan ne zarar gelir ki? Sana batma görünür ama o doğmadır.”

Daha ne çok lazımdır bize bu sözcüklerin felsefesi ve ısrarla anlatılması. Bütün bu denge, anlayış, her türlü sanatsal ilim dallarının içine süzülmeli. Ve oradan; beste, şarkı, tiyatro, sinema, opera ve bale olarak süzülmeli; gösterilmeli her alanda; sonsuzun kavgasının dünya yüzeyi olmadığı…

Bu felsefenin karşılığıdır söylenen son sözün inancı; “ Hakka yürümek…” Katiyen ölüm ve kaybediş yoktur; esas olan bizim tutanaksız olan korkularımız. Ve ısrarla, mülkiyete, kavgalara sarılan korkak yanımız.

Ne çok acınası yanımız var! Şiddete karşı duyarken, şiddetin içinde olmak… Hakkı, demokrasiyi savunurken; her gün bunu defalarca çiğnemek…

 

 

 

 

 

 

YORUM ALANI

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.