DOLAR 32,3812 % -0.32
EURO 34,7745 % -0.12
GRAM ALTIN 2.411,83 % -0,45
ÇEYREK A. 3.943,35 % -0,45
BITCOIN 57.594,37 -3.646
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava 13°

TEKİRDAĞ’IN YAMAN HALLERİ–452

Son Güncelleme :

18 Ocak 2019 - 11:03

TEKİRA AVM’YE SIĞINMIŞ YAŞLI İNSANLAR

———————————————————-

 

Bu insanlar daha önceleri TEKİRAĞ alışveriş merkezinin önünde ki banklarda oturur, yaşamlarının son baharı saydıkları zamanlarını burada geçirirlerdi. Sonra ne olduysa oldu, burada oturmaları istenmedi. Nazikçe oturdukları banklar oradan kaldırıldı.

 

Bu insanların yeni durağı; TEKİRA alışveriş merkezinin en üst katı oldu. Yemek; yiyecek mekânlarının bulunduğu yerin hemen kıyıcığına konan bank ve sandalyelerde; elektrik tellerine toplanmış sığırcık kuşları gibi toplanıyorlar.

 

Bir süre; hatta uzunca bir süre onları izledim. Büyük çoğunluğu ne bir şey yiyebiliyor, ne de içebiliyor. Belli ki yanında bulunan parası oldukça sınırlı! Bu sınırlılığı, bedava bulduğu sıcak, neşeli, aydınlık ve renkli yerde geçirmek hepsine iyi geliyor.

 

İlk bakışta oldukça yaşlı olduklarını sanırsınız. Biraz yaklaşıp yaşlarını sorsanız; çoğunluğu yetmiş yaşın altında kalır. Yetmiş yaş dediğimiz şey; artık orta yaş gibi kabul edilmeye başladı.

 

Burada ki insanların; yani yaşlı sandığımız büyük topluluğun ortak noktaları çoğunluğunun beslenme kalitelerinin düşüklüğü… Yemedim, içmedim; yedirdim, içirdim, sözlerinin, felsefelerinin sahibi olan baba ve dedeler topluluğudur bu büyük topluluk…

 

Sığındıkları bu yerde, neredeyse sandalyenin, bankın kenarına tutunan, ürkek, mahcup insanlar…

 

Bu insanlar burada toplanmakla aynı zamanda, zamanın içinden, yaşamın merkezinden de kopmak istemediklerini anlatmıyorlar mı?

 

Bir zamanlar İstanbul Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesinde bir kursa katılmıştım. Yanımda Emine Hanım isminde gözleri görmeyen, ama kulakları muhteşem işiten bir bayan da vardı. O günün dersi; engelli insanların gidecekleri eğitim yerlerinin sadece onlara özgü mü yoksa engelsiz olarak bilinenlerle birlikte karışık olarak verilmesi üzerine mi olmalı olarak tartışılmıştı.

 

Söz Emine Hanıma verilince; engelli insanların engelsiz insanlarla birlikte çok daha iyi hissettiklerini vurgulaması herkes için şaşırtıcı olmuştu.

 

Yaşlı sandığımız; hatta kendilerinin bile kendilerini neredeyse istenmeyen bir insan olarak gördükleri bu insanlara kurumlar olarak sahip çıkmalıyız. Oradan oraya savrulmamaları, SÜPÜRÜLMEMELERİ gerekiyor.

 

Evet; yaşam kaliteleri oldukça eksik olabilir. Görüntüleri oldukça virandırlar. Nihayetinde onlar da insan; bizlerin ataları; dayıları, amcaları, babaları, ağabeyleridir.

 

Üstelik büyük çoğunluğu bir işe yaramadığı için çok çabuk göçüyor, bildik yaşlı davranışlarını rol ediyor. Bu rol bir süre sonra gerçek bir görev, kabuk, kılıf gibi üzerlerine kalıyor.

 

Kurumlarımız sıklıkla sosyal adaletten söz ederler. İşte sizlere sosyal bir olay; bu insanlar özellikle bu tür alışveriş mekânlarına, yazın sahillerde ki banklara sığınmak istiyorlar. Aslında, aradıkları şey; hayatın kendisi…

 

Öğretilmemiş, görmedikleri bir hayat onların istediği şeyler. Sadece filmlerde olduklarını sandıkları yaşam; hemen yanı başlarında olunca, onlar da eğleniyorlar. Gençleri, onların renkli, hoş kıyafetleri içinde ki bedenleri, sürdükleri parfüm kokuları; sonbaharı yaşayan bu insanlara belki de en güzel ilkbahar kokuları olarak yansıyordur.

 

Artık kaba bakışların, anlayışların devrini kapatmak gerekir. Onları istenmeyen sığıntı, röntgenci, bol aksırık, tıksırık içinde görmek, iyi müşteri olmadıklarını düşünmek; bir toplumun ciddi sancıları, travmaları olduğunu da kabul etmesi demektir…