Onlar ki sanki zincire vurulmuş mahkûmlardır beyinlerimizde
Ve birer sessiz çığlığı taze yüreklerin,
Karanlığa boğduğumuz ışıklar,
Ve de tükettiğimiz insanlar, soluklarını,
Onlar ki çocuk olmanın kurbanı çığlıklar.
Onlar ki ağıta dönüştürdüğümüz şarkılarımız
Mart’a aldanan badem çiçekleri
Bilemediklerimiz, anlayamadıklarımız
Ve tanıyamamış olmamızın kurbanları
Ve dahi şamar oğlanlarımız, sayıklamalarımız.
Her gün, her lâhza milyonlarca cinayet
Canın katli değil ama kişiliğin, saflığın, yeteneğin,
Ve dahi masumiyetin, kendi ellerimizle işlediğimiz
Onurun, benliğin, dik duruşun katli,
Göründüğü gibi olmanın, olduğu gibi görünmenin.
Onlar ki yüzümüze tutmak istemediğimiz aynalar
Onlar ki hem de kirlenmiş okyanusta
Vahşi dalgalarla boğuşan mavnalar.
Güçlünün güçsüze el kaldırmasıdır bu
Ve de aman diyene kılıcın kalkması
Kazmanın dibine inmesi çiçeğin,
Büyük balığın küçük balığı yutması
Ve zavallı zaferi kaba kuvvetin, şiddetin.
Onlar ki Tanrı gezinir yüzlerinde
Güneşler, yıldızlar, kuşlar devinir
Sende, bende, bizde olmayan
Ve onur, kişilik, dik duruş, karşı çıkış
Gel gör ki kendimize benzetiriz gün be gün onları
Ve dahi tıpış tıpış.
Çocuklar kurmadı bu eli kanlı dünyayı,
Çocuklar değil savaşları, kötülükleri, acıları üretenler
Onlar değil ona buna tecavüz edenler.
Sömürenler, çalanlar, çırpanlar onlar değil
Onlar değil çiçeği, yüreği, güneşi kirletenler.
Her lâhza kınadığımız şeydir çocuk gibi olmak
“Çocuk gibi olmak” en büyük kusur…
Oysa çocuksu duygulardır en büyük şansımız
Çocuk gibi olmak en güzel mutluluk
Gel gör ki pas tutmuş yüreklerimiz, beynimiz
Suç bürümüş gözlerimizi, kan bürümüş, oooy!
Dümensiz tekneler gibi seyrimiz.
Sevgili,
Senden çocuk-mocuk istemiyorum ben
İstemiyorum temizin kirlenmesini
Varsın rahminde kalsın tohumlar,
Orda yeşersinler…
Bana sorarsan sevgili,
Bu dünyaya gelmesinler.
MANTIK JİMNASTİĞİ
(Düşünmeyi Sevenler İçin)
“O konuda çok haklılar ama ben onlara katılmıyorum.”
Mantıksızlık nerede?
(Cevap Çarşambaya)
Geçen yazımızdaki cümle şuydu:
“Bu iş bardağı taşıran son damla oldu.”
Mantıksızlık nerede?
Bardağı taşıran damla zaten son damladır. Öyle dersek son olmayan damla da taşırabilir demiş oluruz.