DOLAR 32,2127 % -0.2
EURO 35,1023 % 0
GRAM ALTIN 2.500,71 % 1,40
ÇEYREK A. 4.088,66 % 1,40
BITCOIN 66.712,53 2.118
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava

İSTEMİYORUM ÖLMEK

Son Güncelleme :

29 Ağustos 2019 - 11:02

[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Oku”]

 

Emine Bulut, ölmeden önce bu seslenişiyle hafızalara kazındı;”İstemiyorum; Ölmek…” Birden, bildik ve hiç durmayan KADIN VAHŞETLERİ karşısında uyandık. Emine Bulut, ölmeyi istemeyen insanların, yaşama ait olan bütün hikâyelerin başlangıcı, hatırlatıcısı oldu. Neyin karşılığı? Canıyla ödenen bir BEDEL karşılığı; ölme istememe hakkını, son nefeste tüm ülkeye acı bir çığlıkla duyurmaya çalıştı…

 

 

Hasan Âli Yücel Meydanı Tekirdağ Kadın Platformu üyeleri ve çeşitli sivil kuruluşların bir araya geldiği çok önemli bir haykırış; halkın halka seslenişi oldu. Bir çocuk; insan vicdanını yangın yerine çevirmişçesine sesleniyordu annesine; “ Anne; ne olur ölme!”

 

Kadınlar ısrarla ; “ Artık ölmek istemiyoruz.” Derken, çocuklar ısrarla; “ annelerimiz ölmesin! Derken; ölümün acısı düştüğü yeri yakmış, yılda dört yüz kadın öldürülüyorken kanun koruyucular nerede?

 

Aynı soruyu Kadın Platformu üyeleri, başkanı da soruyor; “ Kanun koruyucuları nerede?” Bilen varsa geri gelsin!

 

Kadın cinayetleri; insan vahşetleri hiç akla gelmeyecek biçimde en büyük canileri bile korkutacak derecelere ulaşmış görünüyor.

 

Sıklıkla dile gelen; İstanbul Sözleşmesi niçin uygulamıyor? 2011 yılının Mayıs ayında imzalanmış İstanbul Sözleşmesi yeterince anlaşılmadı mı? Hükümetimiz tarafından benimsenmedi mi? Yoksa bu kanunu uygularsak bize yeterince oy getirmez mi diye düşünülüyor?

 

İstanbul Sözleşmesi nedir? Tama olarak şudur; Kadınlara Yönelik ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesidir.

 

Sadece kadın cinayetlerinde her yıl; dört yüz katil doğuruyoruz. Ya sıradakiler? Cinayete kadar giden süreçte, öldürmeyip ölümden beter hale getirenleri nereye koyacağız? Çökmüş gelenekleri nereye kadar yaşatmaya çalışacağız?

 

Bu cinayetler; “Ölmek istemiyorum” diyerek tüm ülkeye, insanlığa seslenen Emine Bulutu kurtaramaz mıydık? Küçük kızın; “ Ne olur doktorlara bariz para verin de annemi yaşatsınlar” diye acılarla dile gelen küçük kızın anne sevgisini hangi yüzleşmeyle çözüp, yeterince teselli bulacağız?

 

Ülkemiz her anlamda toplumsal sıkışmanın eşiğinde hatta kıyılardan içeriye ilerleyen bir toplumsal fırtınanın seslerini duyar gibiyiz. Hiç bitmeden yapılan hapishaneler, devamlı büyüyen adliye sarayları neye anlatıyor? Suçlarımızın, suçlularımızın arttığını, katillerin durmak bilmez tükenişlerini de anlatmıyor mu?

 

Kadın cinayetlerini işlerken bu işin insanlık sorunu olduğunu düşünüyorum. Bir parçamız olan kadınlarımızı hor görerek, yanlış algı bilgi ve görgülerle bir türlü anlayıp değerlendirmedik. Baskının, şiddetin kazancının olmadığını işin en sonuna gelen herkes anlar; ama çok geç kalıyoruz…

 

İyiliğin, sevginin gücü; sonsuzdur. Belki bir ara enayi duruma konulabilinirsiniz, belki de itaat edilmez, korkulmaz, kaçılmaz duruma düşersiniz. Fakat hiçbir zaman vahşetin kanlı katili olmazsınız. Âşık Veysel’in hikâyesini, onun insanüstü gayretini, sonsuza adanmış sanatsal ve insani duruşunu dinler, öğrenirseniz kadın ile erkeğin nezaketini, uzlaşmasını çok daha iyi anlama fırsatını yakalarız.

 

Güç; bu tür şiddet içeren sadece erkeğin kaslarının, karanlık kavgasının ortaya çıktığı güç;21 yüzyılda bir arpa boyu yol gidemez… Güç, nezaketin, aklın, ilimin, edebi ve sanatsal dünyanın içinde gizlidir. Kadını, çocuğu, ihtiyarı, çevresini koruyan, anlayan insanların gücü; sınırların çok ötesine taşan bir saygının muhteşem eserini de yaratmış olur.

 

 “İstiyorum Yaşamak!” Kim istemez ki? Gözleri önünde ölmeden son nefesleri alan anneye; “ Ne olur ölme” diye yalvaran bir kız çocuğu… Anne ölür; kız çocuğu öksüz kalır… Niceleri gibi… Ya bizler; ateşin düşmediği evlerin, hanelerin içinde oturan, her gördüğü olaydan kaçan, göz ucu, ayakucuyla yaklaşıp ürkek bir tavşan gibi kaçan insanlar!

 

Bana dokunmaya yılan; bin yıl yaşasın, anlayışının sonuna geldik. Yasalardan, toplumun duyarsızlığından ve yanlı desteklerinden GÜÇ bulan öldürme mehilli insanların kendi hayatları da son buluyor. Katil damgası ve yok ettikleri yuvalarının ne kendilerine ne milletimize bir gram faydası yoktur.

 

Namusun akılda olduğu gerçeği her kişiye, en tenhada olana bile iyi anlatılmalı. Namus her yerde ve her zaman lazım olan doğruluktur. Yaşamı, yaşam hakkını savunmayan bir insanın namus anlayışı her daim kendi içinde boşluğa, çelişkiye düşmeye mahkûmdur.