DOLAR 32,2451 % -0.1
EURO 35,0449 % -0.13
GRAM ALTIN 2.489,33 % 0,94
ÇEYREK A. 4.070,05 % 0,94
BITCOIN 66.125,99 0.146
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava

10 KASIM HİSSİYATI

Son Güncelleme :

11 Kasım 2019 - 13:52

[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Oku”]

 

Her yıl olduğu gibi yene 09:05 saatlerinde sirenler çalacak. Mustafa Kemal tüm yurtta anılacak. Yeniden ve yeniden konuşulacak hakkında… Mustafa Kemal adına ne çok şeyler sunulacak; onun ölmediği zamandan, yüceliğinden ve fikirlerinden söz edilecek; 81 yıl konuşulduğu gibi…

 

Şu sözleri söylemeden geçemeyeceğim; Mustafa Kemal Atatürk’ü ne övenler tam olarak anlayabildi, ne de yerenler… Yurtdışı’na çıkıp vatanın dışında yaşadığınız zaman anlamanız bir parça mümkün olacaktır… Vatansızlığın, ülkenizin dışında olmanın boynu büküklüğü, kısa süreli seyahatlerde dahi ortaya çıkıyor.

 

Tiflis havalimanı’nda tanıştığım Daniel (Anne Türk, baba İtalyan) başından geçen öyküsü hayli ilginçti. İnsana dairdi. Daha yirmi sekiz yaşında olduğu halde;11 yıllık cezaevi yaşamının son bir yılı Batum cezaevinde geçmiş. Söylediği sözler; “ Ağabey; burada Türk olmak büyük bir eziyet, ceza! Türk cezaevleri bunun yanında cennet!”

 

Ülkemizin kıymetini bilmenin yanında Kurtuluş Savaşını da anlamak, bu savaşın kahramanları ve en önemlisi baştan beri büyük bir cesaret ve inanç içinde hayatını ortaya koyan Mustafa Kemal Atatürk’ü anlamak gerekir. Ne kadar kitap okuduğu, ne büyük zahmetler çektiği adına konuşmayacağım. Bütün bunlar adına yeterince konuşuldu zaten.

 

Mustafa Kemal’in askeri zekâsını, sivil dehasını anlamak için Kurtuluş Savaşı biter bitmez tarihsel sözlerinden birisi; “ Savaş mecbur kalmadıkça cinayettir! Yurtta sulh, cihanda sulh!” düşüncelerini, sahiplendiği felsefeyi bugünün dünyasındaki yaşanan savaşlarla değerlendirdiğimizde ne büyük bir yücelik, uzağı görme yeteneği ve ulusumuzun yüzyıllardır savaşlar, göçler yüzünden sefaletlerden kurtulamadığımızın da acı bir gerçeğinin karşılığıdır.

 

Dünyada hangi lider; hem sivil, hem de askeri zekâsıyla ulusal ve uluslararası büyük bir erdemin o yüce saygısını kazanmıştır? Saysak, çok az insan çıkar.10 Kasım 1938 günü ölen insanın bir başka doğumudur bu hüzünlü gün… Onun bilimsel, sanatsal, sosyolojik devrimleri yarım kalmışlığın burukluğu içinde her an her sıkışanın sığınmak istediği bir limandır…

 

Mustafa Kemal Atatürk’ün her saat, her dakika övülmeye, onun maskesini takıp ona bunu yargılamaya ihtiyacımız yoktur. Böyle davranışlar insanın ilk önce kendisine ve çevresine zarar verir. Bizleri bir arada tutan, yüzlerce, binlerce yılın geçmişine dönüp her daim bakmak için tarih bilimine sıklıkla bakmalı; hatta tarih bilimini iyice anlamalıyız. Bilgisi olmayanların fikri olmayacağı bir gerçektir.

 

Mustafa Kemal Atatürk’ü bilgisi olmayanlarında sevmesi engellenemez. Sezgileriyle, içgüdüleriyle sahiplenen sevgi ve saygı; bilgiyle çok daha yüce bir kaideye oturur…

 

10 Kasım hissiyatı kendim adına bilgi dünyasında almış olduğum; “Bir arpa boyluk yol” misali, daha bilgili ve daha duyarlı olmamız gerektiği adınadır. Ülkemizin güzelliği, coğrafik üstünlüğü hilebaz ülkelerin iştahını her devirde kabartmış durmuştur.1922’de DUR dediğimiz, haddini bildirdiğimiz öykü onlar (Dış dünyanın güçlü ülkeleri) için hiçbir zaman sonlanmamıştır…

 

Mustafa Kemal Atatürk’ü sadece Kurtuluş Savaşının, vatanın bölünmez bütünlüğünün son anda kurtuluşu adına; ödenemez bir borç içinde anmak isterim…

 

Onun neşe ve memleket adına söylediği güzel sözlerden birkaçını hatırlatmak isterim: “ Fert olsun, millet olsun, neşeli elden bırakmamalıdır. Neşe enerji kaynağıdır; neşesiz bir milletin yaşamaya hakkı yoktur.”

 

   “ Memleket ve milletin kurtuluşu ve mutluluğu için çalışmaktan başka amacım yoktur. Bu bir insan için kâfi ve sevinç ve haz temin eder.”

 

  10 Kasım hissiyatı; değerlidir, yaşama yaşananlardan çok şey katar. Bir insanın ölümü, fikirlerinin yüceliğiyle YAŞAMA dönmesidir 10 Kasım hassasiyeti…

 

Günlerden 10 Kasım ve yıl 1938.İstanbul Hukuk Fakülte’sinde görev yapan Alman Profesör ACI haberi duydu. Derse girip girmemek arasıda çelişkiye düşmüştür. Bu tereddüt içerisinde Rektörün yanına gidip sormuş; “ Efendim kararsızım, acaba ne yapsam? ”  Rektör; “ Sizde böyle büyük bir adam ölünce ne yaparsanız onu yapınız. Alman profesörün cevabı çok ilginçtir;

 

“ Bizde hiç bu kadar büyük bir adam ölmedi ki…”

 

8 KASIM 2019