ZAMAN, YAKALANA BİLİNİR Mİ?
————————–
Nice söz, ifade ve anlayış döküldü zaman adına. Bölündü, çarpıldı, toplanılıp çıkarıldı; eninde sonunda insanlığın anlaştığı bir anlayış çıktı ortaya, Günün ve gecenin, kavramsal ifadeleri; saliseler, saniyeler, dakikalar, saatler ve haftalar…
Şöhretli sözler edildi; Zamanı Yaşa, Zamanı Yakala, ismiyle gerçeği zorlayan şeyler… Büyük serüvenci olarak bilinen Campos, bütün söylenceleri içine alan şiiriyle yokluyor zamanı yakalamayı;
Her yanıyla hissetmek her şeyi,
Her şeyi yaşamak her yanıyla,
Aynı anda her zaman aynı şey olmak da mümkündür,
Bütün zamanlarda farkında olmak tüm insanlık olduğunun,
Parçalanmış, denetimsiz, bütüncül ve aldırışsız bir anda.
Verilmiş midir insana; her şeyi hissetme hakkı? Evrimin zorlu süreci, büyük sabrı; milyarlarca yılı hiçe sayarken;60–70 yıla sığan insan; insanlığın kilerlerine düşkün değilse; insan, korkularından sıyrılmadan ne kadar çabuk ve sağlam yakalaya bilir; titretici, ürpertici hissedişleri; tüm zamanlara ait olanları?
NAZIM, SADECE ŞİİR YAZMAZDI
—————————–
Nazım Hikmet sadece şiir yazmaz, aynı zamanda bolca şaka da yapardı. Sovyetler Birliği yıllarında, Ekber Babayev, Nazım Hikmet için;”fütürist” olduğunu söyledi.
Bir gün, Nazım dolaşırken, sokakta rastlayan bir Türk; Nazım’a şöyle der;” Yahu, sen deli misin? Kendine fütürist diyorsun, ama biliyor musun fütüristler şiirde lirizmi inkar ediyorlar?”
Nazım; “ Ya, öyleyse ben fütürist değilim. Peki, lirizmi inkâr etmeyen kimlerdir?” ; “ Konstrüktivistler.” , “ Öyleyse ben konstrüktivistim!” Fakat, şairin konstrüktivisliği de uzun sürmez. Bir başka zaman, bir başkası da konstürüktivistlerin lirizmi inkâr ettiklerini söylemesi üzerine, yine taraf değiştirmek zorunda kalmış.”
Sizin anlayacağınız bu anlatım, öykü; Nazım Hikmet’in kendi kendine, durumu anlatmak, her iki tarafın dayatmalarına kurban gitmek veya gitmemek arasında ki şakalarından sadece birisi…
BU YOL NİRE GİDER?
—————–
Yolun yolcusu olmak; yolun ve yolcunun kadersel birlikteliğiyle yakından alakalıdır. Yolun, yol olmak gibi niyeti yoksa yolcunun yola çıkmak gibi düşüncesi hiçbir zaman oluşmamışsa; bildik o meşhur sözü hatırlatmak isterim; “ Koyunlara zorla giden köpek, kurt getirir.” Böyle görmüş, sınamış atalarımız.
Yola çıkmaya niyeti olmayan insanın çekilmezliği ağırdır. Rüzgârı, yağmuru, parayı, pulu, yemeyi, içmeyi, sıcağı, soğuğu, sesi, sessizliği mazeret olarak göstermesi kaçınılmazdır.
Yolcu, huzursuzsa, yol da çekilmez olur. Belki de yolun kurnazlıkları, hileleri de ortaya çıkabilir. Çıkmalı da; aziz yolcuya, anasından emdiği sütleri bir bir geri getirmeli.
Bu yol nire gider dedim? İstanbul’a hemşerim. Tünele, oradan dosdoğru pasaja; pasajın içinden geçip karşı sokağa, ilk sola; Jürnal Sokak sonunda, Kum Saati Blues Club’e…
Ne var orada? Kulakları sağır edecek kadar güçlü, marifetli gitarcılar; şahdamarları çatlama olasılığını göze alacak kadar, müziğe; blues sevdasına inanmış, gitaristler ve bataristler; davulcular var.
Başka? Mehmet Öktem var… Uzun boyu, uzun yaşı ve uzun bakışlarında ki blues deliliğini, birçok kutsal mekânda aranan aziz bakışların Mehmet Öktem’i. Diğer bir isimle;
Mehmet THE BLUES…