DOLAR 32,2053 % -0.22
EURO 35,1156 % -0.22
GRAM ALTIN 2.500,70 % 1,40
ÇEYREK A. 4.088,64 % 1,40
BITCOIN 66.742,38 -0.264
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava

AHLAK DÜZELMEDEN BU ŞEHİR DÜZELMEZ!

Son Güncelleme :

01 Ekim 2020 - 14:05

İki kadın ve bir adam hararet içinde konuşuyordu. Kadın ortaya ve şehri Tekirdağ’ın ahlakına yönelik beylik sözünü yaptı; “ Bu şehirde ahlak düzemeden hiçbir şey düzelmez!”

 

Yıllar önce Çetin Altan da sıkça tekrarlardı bu sözü; “ Ahlak düzelmeden hiçbir şey düzelmez” Çorlu doğumlu siyaset ve edebiyat insanı Memduh Şevket Esendal da;

 

“ Bu şoförler hepimizin ahlakını bozdu.” Dermiş. Nasıl bir ahlaksa, ucu nerede başlar nerede biter belli değil.

 

Fakat bugün burada tanıklık ettiğim başka ahlak, görgü, insaniyet öykülerinden söz edeceğim. Geçmiş yılda İstanbul’da katılmış olduğum bir etkinlikte, İstanbul’da yine tanıdığım bazı sanatçıların, aydınların konuşmasına tanık oldum. Beş altı kişilik grubumuz, siyaset insanı ağırlıklıydı. Salona gelen bir şairin, gazetecinin üstü-başı her zaman olduğu gibi dağınık; Sokrates’in yolunda giden geniş bir tanıdık yanımıza geldi. Şiirden, öyküden, resimden, siyasetten konuştuktan sonra geldiği gibi dağınık-hırpani bir şekilde gitti. Ardından söze giren hanım; “ Vallahi benim kocam olsa böyle gezdirmem. Asla kabul edemem.”

 

Grubumuzda bulunan diğer arkadaşlarla birlikte kadın arkadaşın bu çıkışına için güldük. Niçin mi? Çünkü kadın arkadaşımızın kocası laf aramızda neredeyse kukla gibi olmuştu da ondan… Eskilerin deyimiyle bütün ipler kadının eline çoktan geçmiş, başını eğmişti…

 

Eşini tam manasıyla köle gibi gören, kullanan kadının tek derdi temiz giydirmekmiş gibi bu işi marifet kabul etmesi; ayrıca düşündürdü bizleri…

 

Bir başka öykü ise yıllardır tanıdığım bir esnafındır. Sıkça vergilerden, eşten-dosttan şikâyet eden; halk arasında “ Önüne bakan!” cinsten dediğim tanıdık ne olduysa Hacca gittikten sonra oldu. Kardeşlerinin, ablalarının mallarına daha da fazla merak sardı. Bir şekilde, kimi manevi gücü, kimi gizli parasal taktiklerle akrabaların ellerinde olan bütün hisseleri; ucuz-pahalı topladı.

 

Mala-mülke bu kadar meraklı bu arkadaşın her söz aldığında kardeşlerine, ablalarına yaptığını ağzı dolu dolu anlatması ayrı bir garip olay! Çünkü ailenin değer bireylerini de tanıyorum. Ağabeylerinin mal canlısı kurnaz kişiliğini her fırsatta güvenilir ortamlarda anlatıyorlar. Hele son olaylardan sonra en güvendiğim kardeşi şu lafları etti;

 

“ Nasıl bir insan anlayamıyorum. Hacca gittikten sonra daha da çok canımızı yakmaya başladı. Biz onun Hacca gidip geldikten sonra daha ağır başlı olacağını bekliyorduk. Şimdi köydeki evimizi bile elimizden aldı. Sanki bizim bütün yeme-içmemizi o karşılıyormuş gibi de sağda solda anlatıyormuş! “

 

İnsanımızın, halkımızın ahlak anlayışını görüyorsunuz ya; Şekpsir ile boy ölçüşecek derece mizan; kara mizah yüklü değil mi?

 

Bir başka, bugünlük son öyküm ise sahil bölgesinde sıkça gittiğim bir çayhanede yaşandı. Gecenin bir vakti; ay hilal vaziyette, deniz sükûnet içinde, şehrin ışıkları ise denizin derinliklerine girip çıkmanın peşindeydi. Çayhaneye gelen insanlar tek tük; masaların çoğu boştu. Önümdeki masada tanıdığım bir erkek ve kadın oturuyordu. Oranın devamlı müşterilerinden! Garsonlar tarafından da oldukça saygı duyuluyor. Çünkü kendisi maliye çalışanı! Ne olur ne olmaz; polise, maliyeciye, doktora, hâkime, savcıya ayrı bir kibarlık besler bizim insanımız; ne olur ne olmaz ağabey…

 

Derken, garson sıklıkla maliyecinin oturduğu masaya gidip sohbete katıldı. Bir ara maliyeci arkadaşın tuvalet sorunu olduğu anlaşıldı. Garsona nazikçe sordu; “ Tuvalet açık mı? “ ; “ Tabi ağabeyciğim, açık gidebilirsin.”

 

Tuvaletin açık oluşuna şaştım. Her zaman kapalı ve sadece kendilerine, özel tanıdıklarına açık olduğunu biliyordum. İşin iyi anlaşılması için garsona sordum; “ Artık tuvalet herkese açık mı? “ Aldığım cevap çok ahlaklıydı; “ Ara sıra sevap işlemek lazım ağabeyciğim.”

 

Gel de şaşma bu işe; ara sıra sevaptan söz eden başgarson, bir gün önce iki genç kız tuvalet sorduğunda, yüz metre ötedeki paralı tuvaletleri göstermişti. Muhtemelen ara sıra ve kıdemli sevap peşindeydi…

 

Son sözü yine Çetin Altan Usta söylesin; “ Ahlak düzelmeden hiçbir şey düzelmez…”