DOLAR 32,2053 % -0.22
EURO 35,1156 % -0.22
GRAM ALTIN 2.500,70 % 1,40
ÇEYREK A. 4.088,64 % 1,40
BITCOIN 67.190,01 1.12
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava

BASIN YAYIN ve HALKLA İLİŞKİLER BİRİMİ…

Son Güncelleme :

27 Kasım 2020 - 11:26

BASIN YAYIN ve HALKLA İLİŞKİLER BİRİMİ HÜR, CESUR ve ATAK OLMALI

 

Şehrimizdeki kurumları saymaya kalksak epey zaman alır. Sayın Valimizden tutun da, Belediyelerimize, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünden, İl Orman ve Su İşleri Müdürlüğüne, Kalkınma Ajansı’ndan, AFAD’a kadar onlarca, belki yüzlerce kurum ve kuruluş şehrimiz ve şehir insanımız için varlar.

 

Her bir kurumun kuruluş amacı kanunlarla belirlenmiş, yasalarla gayet açık-seçik bir şekilde belirtilmiştir. Halkla uzun uzun sohbetler yapsak, akademik ve sosyolojik veriler için nitelikli istatistikler yapsak çoğu kurumumuz; sınıfta kalır. Niçin? Neden? Bürokrasinin ağır, hantal gidişatından mı, yoksa torpille; “ Dayı-amca, hemşeri “ kayırmacılığın almış olduğu yolun yoksulluğundan mı anlaşılır, ortaya çıkmış olur.

 

Mesela, şehrimizin kültüründen, turizminden sorumlu İl Kültür ve Turizm Müdürlüğüne;

“ Bu şehrin turizmi niçin yok? “ desek, verilecek cevabı ya bulur, ya da bulamaz. Ama hiç kimseyi tatmin edemez verdiği cevapla; özellikle esnafı; her gün müşteri bekleyen ve bir bir tükenen ticaret insanlarımızı…

 

Şehrimizin ilçelerindeki doğa kirliliğini, derelerden akan zehri; Sayın diye başlayan sıfatlarla sorsak; inanın nice sorduğumuz yazılara alamadığımız cevapların suskunluğunu alırız ancak…

 

Nice yitik başkana, seçimi kaybetmiş kibir-gurur abidesi insana daha önceleri hep sormuş hep yazmıştık; “ Efendim, denizi geçip de derede boğulur mu bu güzel, değerli kurumlar veya makam-koltuk?” Ne güzel parklar, bahçeler, yollar yapıyorlar ama aynı güzellikle bakımını yapmıyor yapamıyorlar. Müze gibi bir şehir için çok önemli mekânlar açılıp da müze görevlisi koymamaları; tam bir komedi; trajedi; o makam, o şehri, o koltuk sahibi BAŞKAN için…

 

İşte bu yüzden; Kurum ve Kuruluşların Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Birimleri fazlasıyla cesur, atak, deneyimli; işin ehli kişilerden oluşmalı. Böyle olursa ne mi olur? Şehir, ülke ve o makamın soylu yöneticisi kazanır. Halkı çok daha iyi duyar. Şehrin basını ne diyor? Laf olsun torba dolsun diye mi yazıyor bunca insan; yoksa şehrin kanayan yaralarını, görünmez yerlerini, sesini duyuramayanları mı duyurmaya çalışıyorlar; o zaman bütün bunlar anlaşılır olur.

 

Şehrini anlayan insan kendini de anlamış olur. Filozofun 2400 yıl önce söylediği o meşhur uyarıyı da her daim kendine tekrarlar; “ Kendini tanı!  “ Tanı ki attan inip eşeğe binince halkından korkmayasın, kaçmayasın, utanmayasın…

 

Anlatılacak ve yazılacak o kadar çok şey var ki bu şehir, bu şehrin değerli ve suskun aynı zamanda sinmiş, sindirilmiş insanları adına! Ama sözün kısası makbul diyerek vaziyetten bir şey çıkarmaya çalışanların kirişi kırmak için ürettikleri bir bahane de olsa bu söz; sözcük demeti; bizde sözü öyle yapalım;

 

Kurumlar, kuruluşlar daha öteye gitmek, şehirlerine, kasabalarına, köylerine çok daha iyi hizmet vermek istiyorlarsa; Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Bölümünü gözleri gibi bakacaklardır. Bakmalılardır. Buraya konulacak kişilerin cesur, bilgili, atak oluşu; bir şehrin, belki de bir ülkenin kaderini dahi etkileyecektir…

 

Bunca şeyi yazdın da acaba kurumların, yöneticilerin, başkanların; cesur, atak, deneyimli Basın Yayın ve Halkla İlişkiler çalışanlarına, yöneticilerine ihtiyacı var mıdır? Bu cesarete ve yüzleşmeye katlanabilirler mi, derseniz; diyecek bir şey bulamam… Katlansalar çok iyi olurdu…

 

Daha da önemli bir şey söylemek isterim; Tekirdağ’da kamu veya özel kesime ait onlarca, yüzlerce kurum kuruluş var. Birçoğu yerel basından haberi bile yok.

 

Niçin?

 

Çünkü tenezzül edip yerel basından birkaç gazeteyi takip dahi etmek istemiyorlar. Neden? Diye sorduğunuzda ise böyle bir bütçelerinin olmadığını söylüyorlar. Ne hazin bir mazeret… Ne zaman haberleri oluyor basından? Kendileriyle ilgili bir eleştiri olduğu zaman…

 

Gazetelere ayıracak birkaç TL bütçeyi mazeret gösteren yöneticilerin samimiyetinden şüphe etmemiz kaçınılmazdır… Akla şu geliyor, kafanı kuma göm ve hiçbir şeyden haberin olmasın!