DOLAR
EURO
GRAM ALTIN
ÇEYREK A.
BITCOIN
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava
Google News

TEKİRDAĞ’IN YAMAN HALLERİ–232

Son Güncelleme :

24 Ekim 2017 - 16:13

TEKİRDAĞ’IN YAMAN HALLERİ–232

KOSTAK YÜRÜYÜŞLER

—————————————-

Sanırsınız ki Kostak Ali zeybek oynuyor. O takma peruğu her daim, simsiyah boyalı. Bıyıkları da öyle; ayakkabıları bildik yumurta topuk…

Ne zaman halk otobüsüne binsem, çarşı karakolunu biraz geçince, bir bekleme yerinde veya oraya yakın görüyorum, kostak yürüyüşlü, çıplak başı görünmesin diye siyah; simsiyah peruk takmış adamı.

Öyle bir kostak yürüyüş ki, bir başka benzeri yokmuşçasına; en iyi kel örtücü, siyah peruğun, simsiyah boya yapılmış bıyıkların tek sahibi ve aksak kostak yürüyüşüyle, kostak bakışıyla örtüyor bütün çıplaklıkları; ona göre eksik olan her şeyi.

Evrim ne dehşetli yaratıyor ve yönlendiriyor insanı; insanları. Kimini mahcubiyetten yerin dibine seriyorken, kimini kostak bakışlı, kostak yürüyüşlü bırakıveriyor. Biliyor ki, lazım olan bu, ciddiyete bürünmüş, her şeyi kendi kalburunda elemeye çalışan insana, bir başka insan davranışının siyah çeşitlemesini sunma şansı yaratıyor.

Lise zamanlarında kostak yürüyüşlü bir kadının ardına takılırdı nice öğrenci. Yürüyüşünde ki kostaklık, kalçalarından başlardı. Onun gibi kostak kalçalar, sanki hiçbir kadında yokmuşçasına, ardında bir sürü serseri öğrenci; oysa tiplerimiz, pek de mahcup, yüz kıllarımız yok denecek kadar az ve bol sivilce içinde…

Bu kostaklanma işi o kadar önemli ki, bestelere, şarkılara kadar uzanmıştır. Minik Serçe lakaplı Sezan Aksu ve daha nice sanatçı seslendirmişti bu türküyü;

Boşa kostaklanma karam; köprüler yaptırdım gelip geçmeye/Çeşmeler yaptırdım suyunu içmeye/Kavli karar ettim alıp kaçmaya/Boşa kostaklanma kostak değilsin karam…

Kostak, kostak ilgi bekleyen, başının çıplaklığını simsiyah perukla gizleyen kostak bakışlı bu adam, bu şarkıdan etkilenmiş midir bilinmez. Bilenen bir şey; her daim, kostaklı yürüyüşü, bakışı ve simsiyah peruğu ile aynı yerlerde; vahşi bir hayvan gibi, yerini işaretlemekle, kontrol etmekle meşgul…

TEKİRDAĞLI OLMAK!

——————————-

Bazen düşünmüyor değilim; bu şehrin insanı olup, bu şehir için kafa yormak; pişmiş tavuğun başına gelenler kadar sahici mi diye?

Kiminle konuşsam, Tekirdağ; Tekirdağlı olmak adına bir sürü şeyler söylüyor. Yok, şöyleymiş Tekirdağlı; yok böyleymiş…

Güya, elindekinin kıymetini bilmezmiş! Miras yediler gibi, her daim satıp, savacağı şeylerden zenginlik bekler, ama kendi şehrinin zenginliklerini görmezden gelen pişkin bir insan olmuşuz biz; güya!

Salât Fabrikasının çıkarttığı yağlar, ulusal marka olmuş da, bu markayı yaşatamamış Tekirdağ insanı. Evar Kesici Aletlerini de kaybedince hiç kimsenin umurunda bile olmamış…

Ulusal marka olmaktan öte uluslar arası marka olmuş, daha da ün kazanacak rakımız; bir oldubitti siyaset karmaşası içinde güme gitmiş; güya…

Tekirdağ insanı; yani bizler; adam olmazmışız! Bunları diyenler kimler? Bizim gibi Tekirdağlılar. Peki, ama hepimiz aynı düşünce içinde; aynı pişkinlik, aymazlık içindeysek; bizler kimi eleştiriyoruz?

Tekirdağlı spora da, sanata da önem vermezmiş! Deniz manzaralı kütüphanesinin yerini bile bilmezmiş büyük çoğunluk. Arkeoloji Müzesini bilmediği gibi! Güya, Macarlar; Macar Hükümeti bizden daha Tekirdağlı imiş?

Laf aramızda dostlar; Tekirdağlı, Tekirdağlılardan hiç hazzetmiyor da; bir türlü, Tekirdağlı olarak bir yerden başlama, bir taşı kenara koyma, bir çiçek, ağaç dikme, bir değeri öne çıkarma gibi değeri veya bu değerleri tutan kişileri desteklemiyoruz.

Gel de ayıkla pirincin taşını? Zor şey; Tekirdağlı olmak…

 

 

YORUM ALANI

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.