DOLAR 32,2053 % -0.22
EURO 35,1156 % -0.22
GRAM ALTIN 2.500,70 % 1,40
ÇEYREK A. 4.088,64 % 1,40
BITCOIN 67.130,01 0.112
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava

TUZU KURU OLANLAR

Son Güncelleme :

16 Şubat 2021 - 13:36

 ( Çalışamamak; başkalarından medet ummak, çok ZOR geliyor…)

 

“ Sonra, tuzu kuru insanlar değişiklik arar, egzotik tatlara bayılırlar.” Adalet Ağoğulu, böyle anlatmak istemiştir tuzu kuruluğun yaşama dair olan meraklarını.

 

Belki biraz temiz giyinişten, belki ailemizin duruşundan dolayı çok yıllar önce, çocukluğumda böyle bir ifadeyle karşılaşmıştım; “ Sizin tuzunuz kuru tabi…” demişti, benim canımı acıtmak isteyen aynı mahallede oturduğum “ ağabey” dediğim insan…

 

Neredeyse insan zenginliğine dair her şeyi kabullenmekte zorlanan milletimin bakış açısı hiç değişmedi. Çok gülenin bile mahcubiyet yaşadığı, elini ağzına getirip, gülmesini engellediği, çok çalışanın bile servetini sakladığı, olur ya olur olmaz kişilerin “ borç” isteme karşısında bir ömür didindiği bir araya getirdiği mülkün korunma ihtiyacı duyulduğu toprakların çocuklarıyız bizler…

 

Bir türlü gelmeyen adalet, bir türlü oturuşmayan o büyük eşitlik; kiminin ekmek ve simit artışlarıyla meşgul oluyorken, kimilerinin yurtdışı planları, yurtdışı mülk edinmeleriyle renkleniyor, çeşitleniyor.

 

Eğitim, deneyim, sanat ve sosyolojiyle yoğrulan toplum, kendi emeğiyle çalışıp, kendi kendine yetecek olan insanlar, insanlığın en değerli coşkusunu oluştururlar. O zaman, çok kazanan, az kazanana batmaz, onların canını yakmaz ve “ Tuzu kuru” sözcükleri, deyim olmaktan çıkar, kendi sonunu hazırlar.

 

Bugün böyle mi? Bir taraf halen ekmeğin, simidin peşinde… Ekmek ve simit bile birçok insana lüks sayılıyorsa, iyi kötü bir arabası, bir maaşı ve bir evi olana nasıl bakar; ekmek ve simide uzanamayanlar…

 

İşin garibi; “ Asgari Ücret” altında dahi çalışacak, hatta 1000 TL ye çalışacak o kadar insan var ki; utancımızın nereye saklanacağını bilmekte, anlamakta zorlanıyorum…

 

Hani bir laf vardır ya; “ Tatlı Su Aydınları” benim kendi felsefemle; “ Yarı Aydınlar” bu toplumda, bizim yaşadığımız şehirde veya ülkede, zorlanan, geçinemeyen, evine ekmek getiremeyen insanların “ Bunu hak ettiğini; ettiklerini” söyleyecek hınç içindeler.

 

Niçin? Muhalefet ve İktidar savaşları için… Siyasi bölünmüşlük tam da siyasetçilerin istediği bir yere geldi. Kayıp zamanlar 21.yüzyılın ilk çeyreği için de geçerli. Yol yapacak, köprü yapacak, traktör, taksi satacak, toplumu borçlandırarak zenginleştirirken, Adliye Sarayları halen boş kalmıyor, hapishanelerimiz ağzına kadar doluyorsa; bir şeyler; büyük bir şeyler eksik demektir; SOSYAL, EKONOMİK ADALET…

 

Adalet, sadece mahkeme salonlarında dağıtılmaz… Adalet, iş arayanlara iş bulmanın da sorumluluğunu taşır. İnsanların sadece ekmeğe ihtiyaç olmadıklarını; peynire de, ete de, seyahate de ihtiyaçları olduğunu bilir ve bu yüzden her insanın kendi emeği ile para kazanmasını ister…

 

Kim bilir kaç genç insandan duydum;

 

“ İşten çıkarıldık… Sata sata elimizde hiçbir şey kalmadı… Annemlerin, babamların yanına sağındık; ama zor geliyor; elin ayağın tutarken; çalışmamak; çalışamamak; zor geliyor…”

 

Bu sözcükler, evrensel bir değer taşımıyor mu? Binlerce genç veya orta yaşlı insan sesleniyor; “ Çalışamamak, başkalarından medet ummak; ZOR GELİYOR, ÇOK ZOR…”

 

Bu sözcükleri bütün ruhuyla söyleyen insanları anlamak için SOSYOLOG olmak mı gerekli? Vicdanı olan her inanın içini titretecek güce sahip değil mi? Tuzu kuru olanların dünyasındaki egzotik arayışlara söylenecek yok! Fakat bizlerin mutluluğu kale gibi korunan güvenli evlerimizdeki mutluluğun sabit ve koru kalmasıyla çeşitlenemeyeceği tarihsel bir gerçek değil midir?

 

Mutlu toplumlar, birbirinin gözünü çıkarmayan, birbirinin dini, ırkı, zenginliğiyle uğraşmayan, kendi rızkını gönüllük içerisinde belirleyen, seçen toplumlardan oluşmuyor mu?

 

Ne demeli; bu kısır siyasete, kısır kavgalara? Kime sorsam, bir parça aklı başında olanlar artık haberleri bile izlemiyor… Kayıkçı kavgaları ve kendi sandalyesini koruma duruşları; bakmıyorlar mı nice krallık, tarihte sadece olaylardan ibaret ve onları okuyacak insanlara hasret…

 

Sanatçı ne güzel söylüyor;

 

“ Omuzdan tutun beni

Halaya katın beni

Düşersem bu kavgada oy

Dosta anlatın beni…”