DOLAR 32,2053 % -0.22
EURO 35,1156 % -0.22
GRAM ALTIN 2.500,70 % 1,40
ÇEYREK A. 4.088,64 % 1,40
BITCOIN 66.907,90 -0.239
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava

YILMAZ İÇÖZ NE ÇABUK UNUTULDU!

Son Güncelleme :

14 Eylül 2020 - 11:42

(TİYATRONUN DELİSİ)

Tekirdağ’a adanmış, Tekirdağ’ın tiyatro sanatına gönül verdiği gibi dur-durak bilmemiş sanat insanıydı Yılmaz İçöz. Ölümüyle birlikte, sanki bu şehirde hiç yaşamamış gibi; onu seven birkaç vefalı insanın haricinde yitip gitmiş görünüyor…

 

Şehrimizin hafızası bu şekilde YİTİK bir halde; yüzlerce, binlerce insanın onurlandırılmasını bekliyor. Yılmaz İçöz ölümünden önce de tiyatro için çabalıyor, yeni oyunların sahnelenmesi adına her sanatçının, her öncünün heyecanını ve yorgunluğunu taşıyordu. Hastaydı; üşütmüştü. Nedeni, tiyatro sanatına, sanatçısına refah görülen soğuk ve nemli yerlerden kaynaklanıyordu.

 

Altın çağını yaşayan uygarlıkların en başköşesinde tiyatro binaları, tiyatro sahneleri vardı. Hamamları, çarşıları, kütüphaneleri, eğlence yerleri ve spor alanları vardı. Ya Tekirdağ; 21 yüzyılın teknoloji ve UZAY zamanında; tam olarak nerede? Söyleyelim; sakınmadan, korkmadan, hayıflanmadan; Tekirdağ insanı vefanın uzağına düştü. Hatta fırlatıldı. Köyden gelmeyi marifet sayıp, apartmanda da oturmaya başlamasıyla birlikte konu-komşu derken hafızasını yitirmeye başladı; kendi içindeki değerleri bir bir unuttu; Yılmaz İçöz, Yaşar Ergene gibi…

 

Yılmaz İçöz’ün biricik derdiydi Tekirdağ’ın tiyatro sanatını yaşatmak. Onun etrafını sarıyordu tiyatroya gönül vermiş geçler. Onunla birlikte umutlarını ve içlerindeki sanat sevdalarını yeşertiyorlardı. Nasıl ki batılı anlamda Türk tiyatrosunun kurucusu Muhsin Ertuğrul kabul ediliyorsa, Tekirdağ’da şehir tiyatrosu denince akla; YILMAZ İÇÖZ geliyor. Muhsin Ertuğurlu’un arkadaşı-dostu olan İçöz için efsane yönetmen, tiyatrocu Muhsin Ertuğrul; “ Sen tiyatronun delisisin” boşuna dememiş ki…

 

Sonunda ne oldu? Bunca fedakârlık, öğreti, emek hiç yokmuş gibi birkaç insanın ara sıra hatırlamasından ibaret bir yığına, anlamsız geçmişe dönüştü. Şehirlerin gelişimi sadece yüksek binalar ve bol asfaltla olacağını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bizden öncekilerin yanıldığı gibi! Şehrin gelişimi, insanın neşesi, kültürü, huzuru, zenginliğiyle birlikte anlam kazanır. O zaman tarihe-geçmişe dokunulur sanatın yüce şiiri, resmi, heykeli, tiyatro ve opera sahneleriyle.

 

Kalıcılığın, istikrarın olmazsa olmazıdır sanat ve mimari. İçine mühendisliği, yapıcı politikayı ve insan sevgisini-vicdanını, çevresine kütüphaneleri, spor tesislerini de yerleştirirseniz, hapishaneler da azalır, hastaneler de, adliye sarayları da…

 

Yılmaz İçöz’ün tiyatro sanatıyla, sahne telaşıyla çok yakın olmasam da, son zamanlarında az da olsa tanıklık ettim. Buruktu. İçi, dışı sızılar içindeydi. İlgisizliğin, duyarsızlığın ve coğrafyasıyla, insanıyla en üstün yaşam kalitesini hak ettiği halde, bu kaliteyi yakalayamayan şehri için içi buruktu…

 

Dikkat ederseniz şehirler tarihleri, tarih eserleri, çarşıları, meydanları, doğayı doğal yollardan yaşatmaları ve bir de sanatçılarıyla öne çıkarlar. Turizmin başlı başına beslendiği alanlardır şehirlerin bu üstün yanları. O yüzdendir bu yarışta önde olan şehirlerin her daim insanla dolu olması. Sanatçısının, tarihinin, mimarinin, mühendisliğin, doğanın yanında oluşlarının karşılığıdır dışarıdan akan zenginlikler…

 

Yılmaz İçöz çok çabuk unutuldu. Onu yaşatacak ne bir heykel, ne bir sokak, cadde ismi yeterlidir. Onu yaşatacak şey; ŞEHİR TİYATROSU; kısacası belediyemiz tarafından kurulacak başlı başına bir tiyatro sahnesidir.

 

Her yıl seyircisini kendine çekecek, her insanın; yaşlı, genç, orta yaş, ulaşacağı yerde; şehrimizin merkezinde butik bir tiyatro sahnesi; Yılmaz İçöz’e verilecek en değerli ve anlamlı hediye olacaktır. Öldü sandığımız bu değere-sanatçıya, değerli kişiye yapılacak bu vefa gösterisi, aynı zamanda kendimize, komşumuza, mahallemize, sokağımıza daha yakın olmamızı da sağlayacaktır, doktor doktor gezip huzur ararken, bunca ilaç-hap kullanıldığı halde yüzler gülmezken, sanatın, vefanın onarıcı, var edici özünden niçin faydalanmayalım…