DOLAR 32,4598 % 0.09
EURO 34,7603 % -0.17
GRAM ALTIN 2.427,14 % -0,33
ÇEYREK A. 3.968,38 % -0,33
BITCOIN 63.618,00 1.699
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava

SAHİL MİNİBÜS DURAĞI, UTANDIRAN KİRLİLİKTE

Son Güncelleme :

20 Eylül 2019 - 13:16

[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Oku”]

 

Bildiğimiz yer; sahildeki minibüslerin hatta şehirlerarası otobüslerin durduğu yer, yerlere baktığınızda başınızı öne eğecek kadar pislik içinde…

 

Kaba pisliklerden söz etmiyorum! Taşların; kaldırımın pisliğinden söz ediyorum. Her gün yüzlerce binlerce insanın gelip geçtiği, araç bekledi, otobüslere inip bindiği yer, kirletilmeye çalışsan bu kadar kirletemezsin…

 

Esas sorun burada? Bu şehrin temizlik işçileri ne alırsa onu verir? Sadece kuru pisliklerin temizliğini öğrendiyse, onu yapmalarını istiyorlarsa, onlarda onu yaparlar. Oysa bu kadar önemli bir yerimiz, bizim vitrinimiz olacak durağın pislik içinde değil her gün yıkanıp temizlenen bir yer olması kaçınılmazdır…

 

Şehrimize yeni gelecek misafirler; otobüslerden burada iniyorlar. Hemen yanı başında Mutlukent Çay Bahçesi. Burasının çalışanı yöneticileri var. Kendilerinden birkaç adım ötedeki bu pisliği görüp gerekli uyarıyı yapmamaları ayrıca düşündürücü? Hadi diyelim ki temizlik görevlileri, temizlikten sorumlu amirler bu yeri görmediler. Görmesi gerekenler? Yapılan iş bölümleri, yönetime soyunmuş Başkan ve Meclis Üyeleri, kim bilir kaç kez geçmişlerdin bu yerden…

 

Şehir sevgisi başka şey; şehri palanlı ve istikrarlı yürütmek; YÖNETMEK ise çok başka şey… Ekibiniz her an her yerde olacak! Halkı hizmetleriyle şaşırtacak! Bakın bakalım, o zaman SEÇİLME korkusu yaşar mısınız? Öyle hizmet yarışı içine gereceksiniz ki, yapılacak işi halktan önce sezme aşamasına geleceksiniz! Böyle yönetici var mıdır? Meclis Üyeleri? Bu işten sadece yönetenler değil, muhalif meclis üyeleri; aslında herkes sorumludur.

 

Dedim ya; şehir sevgisi, şehri yönetme becerisi çok ayrı şeyler…

 

KURU KAHVECİ MEHMET BEY

 

Şehrimizin geçmişiyle olan bağları neredeyse hiç kalmadı. En son olarak yemiş yılık merdivenlerimiz yıkıldı. Belki düzenlenince çok daha iyi olacak! Ama ya geçmiş? Orada kaç insanın anı ve hatırası var. Uygar dünya, Orta Çağdan kalma yapıları, sokakları boşuna mı kolluyor; yaşatıyor?

 

Meyhaneler vardı Tekirdağ’ın geçmişinde. İnsanlar akşamları evinden çıkınca uğrayıp bir kadeh şarap içip, birkaç tanıdığınla sohbet edip evine huzurla gittiği yerler; şimdi yoklar…

 

Herhangi köşe başında, biraz ıssız bir yerde şarapçılar var. Ya da bira içicileri! Çoğumuz onları gürünce; bir acayip insanmışlar gözüyle korkarak bakıp, koşarak uzaklaşıyoruz. Hâlbuki çoğu yoksulluğun çaresizliğinden en ucuz en bedava olana yaslanmışlar…

 

Gelişen dünya ülkelerinin şehirlerinde her türlü insan ihtiyacını giderecek, karşılayacak mekânlar, sokaklar yapılıyor. Toplumun gazının alınış biçimi! İnsana değer verme biçimleri…

 

Tekirdağ’ın geçmişindeki cumbalı ahşap evleri içimiz sızlayarak hatırlayacağız. Hepsinin ayrı bir mimari öyküsü, içinde yaşayan ailelerin Tekirdağ sevgisi, bakımlı bahçelerinden, temiz soğuk suları olan kuyularının güzelliklerinden belliydi.

 

Bu değerli anıların içinde Hükümet Caddesinde Kuru Kahveci Mehmet Efendi’nin mekânı vardı. Bir de Hükümet Caddesi Cumhuriyet İlkokulu altında Mustafa Türkan’ın “tek tekçi” dükkânı bulunurdu. Her bütçeye sahip insanın akşam evine giderken uğrayıp biraz laflayıp bir kadeh şarabı yudumlayıp huzur içinde evlerine gitmeleri; masal oldu…

 

Geçmişimiz ile bağlarımızı koparmamalıyız. O yüzden kurulur Etnografya Müzeleri, Arkeoloji Müzeleri. İnsanlar geçmişlerine bakma biçimlerini çoğalttıkça kurulan köprüler da artar.Çocukça bir neşe kaplar çocuk zamanların hatıralarına dokunacak bir obje,bir öykü görüp veya dinleyince…