DOLAR 32,4504 % -0.15
EURO 34,8290 % -0.66
GRAM ALTIN 2.438,67 % 0,10
ÇEYREK A. 3.987,23 % 0,10
BITCOIN 63.643,36 0.707
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava

“Su kaynaklarında biyoçeşitliliğe zarar verebilir”

Son Güncelleme :

03 Kasım 2020 - 11:20

Fukuşima ve Çernobil Nükleer Santral kazaları üzerine akademik çalışmalar yürüten bilim insanı Dr. Emrah Akyüz, “Çevre Sorunlarında Bilinmeyen 100 Bilimsel Gerçek” isimli kitabında İğneada Nükleer Santrali için su kirliliği uyarısında bulundu.

İlk nükleer enerji santralini Akkuyu’ya inşa etmekte olan Türkiye, iki tane daha nükleer santral kurmayı planlamakta. Bu santrallerden bir tanesi ise Trakya’nın zengin bitki örtüsüne, biyoçeşitliliğine ve su kaynaklarına sahip olan İğneada’ya yapılması düşünülmekte. 2030 yılına kadar kullanıma hazır olacağı tahmin edilen İğneada Nükleer Santrali, nükleer enerjinin çevreye olan etkileri nedeniyle tartışma konusu olmaya devam ediyor.

Su kaynakları açısından zengin bir ekolojiye sahip olan Trakya Bölgesi, İğneada Nükleer Santrali’nin neden olabileceği su kirliliği sorunu ile karşı karşıya kalabilir.

“TÜRKİYE ENERJİ DIŞA BAĞIMLI BİR ÜLKE”

Enerjide dışa bağımlı bir ülke olan Türkiye, artan enerji ihtiyacını karşılamak için nükleer enerjiye yönelmiş durumda olduğunu belirten Dr. Emrah Akyüz,  İlk nükleer enerji santralini Akkuyu’ya inşa etmekte olan Türkiye, iki tane daha nükleer santral kurmayı planlamaktadır. Bu santrallerden bir tanesi ise Trakya’nın zengin bitki örtüsüne, biyoçeşitliliğine ve su kaynaklarına sahip olan İğneada’ya yapılması düşünülmektedir. 2030 yılına kadar kullanıma hazır olacağı tahmin edilen İğneada Nükleer Santrali, nükleer enerjinin çevreye olan etkileri nedeniyle tartışma konusu olmaya devam etmektedir. “diye konuştu.

“NÜKLEER ENERJİ HEM AVANTAJLARI HEM DE DEZAVANTAJLARI VARDIR”

Türkiye’nin nükleer enerji politikasını ele alan Dr. Emrah Akyüz, Çevre Sorunlarında Bilinmeyen 100 Bilimsel Gerçek başlıklı kitabında şu bilgileri vermektedir: “Nükleer enerji hem avantajları hem de dezavantajları olan bir enerji kaynağıdır. Doğrudan karbondioksit salınımına neden olmaması nedeniyle küresel ısınmaya karşı bir çözüm aracı olarak sunulan nükleer enerji, aynı zamanda çevre için önemli riskler teşkil etmektedir. Bu risklerin başında ise radyoaktif kirlenme ve nükleer atık tehlikesi gelmektedir. Olası bir kaza durumunda Çernobil ve Fukuşima gibi radyoaktif kirlenme sorunu ile karşı karşıya kalma riski bulunan İğneada Bölgesi’ni bekleyen bir diğer risk ise su kirliliğidir. Nükleer enerjinin tartışılmayan ve çok az kesim tarafından bilinen önemli çevresel etkilerinden bir tanesini su kirliliği riski oluşturmaktadır. ”ifadelerini kullandı.

“İĞNEADA NÜKLEER SANTRALİ SU KAYNAKLARINDA BİYOÇEŞİTLİLİĞE ZARAR VEREBİLİR”

Dr. Emrah Akyüz İğneada Bölgesi’ni bekleyen su kirliliği riskini şöyle değindi; “Nükleer enerji santralleri su kaynaklarının yanına inşa edilir. Çünkü nükleer santraller tesislerinde gerekli olan enerji suyun buhara dönüştürülmesi ile elde edilir. Sudan elde edilen bu enerji, nükleer santrallerin kendi ihtiyacı için kullanılır. Ayrıca, nükleer santrallerin soğutulması ihtiyaç vardır. Bu soğutma işlemi için su kullanılır. Nükleer santraller için hem elektrik üretmek hem de santrali soğutmak amacıyla büyük pompalarla vakumlanarak su kaynaklarından yüksek miktarda su çekilir. Kontrolsüz bir şekilde gerçekleştirilen bu işlem sırasında su canlıları da suyla beraber vakumlanır. Vakumlanan suyun içerisinde kalarak ölen su canlıları, su kaynaklarında biyoçeşitliliğin zarar görmesine neden olur. Bundan dolayı, İğneada Nükleer Santrali su kaynaklarında canlı popülasyonunun azalmasına riskini ortaya çıkarabilir. Bu durum biyoçeşitlilik açısından zengin bir bölge olan İğneada’da ekolojik dengenin zarar görmesini tetikleyebilir.“

“NÜKLEER SANTRAL TERMAL SU KİRLİLİĞİ OLUŞTURABİLİR”

İğneada Nükleer Santrali’nin neden olacağı bir diğer su kirliliği olayı termal su kirliliği olduğuna değinen Dr. Emrah Akyüz; “Çevre Sorunlarında Bilinmeyen 100 Bilimsel Gerçek başlıklı kitapta İğneada Bölgesi’nde meydana gelmesi muhtemel termal su kirliliğini şu şekilde açıklamaktadır: “Nükleer santrallerde kullanılan soğutma suyu tekrardan su kaynaklarına deşarj edilir. Bu deşarj nedeniyle suyun yüzeyinde sıcaklık artışı meydana gelir yani termal su kirliliğidir oluşur. Deşarj edilen suyun sıcaklığı 30-40°C’dir. Deşarj ile beraber su kaynağında yaşanan ani sıcaklık değişimi nedeniyle, su kaynaklarında oksijen azalır ve suyun pH değeri yükselmeye başlar. Bunun bir neticesi olarak, su kaynaklarında hipoksik ölü bölgeler oluşur ve böyle yerlerde canlı yaşamı tehlike altında girer. İğneada Nükleer Santrali su kaynaklarında sıcaklığın artmasına neden olarak Trakya Bölgesi’nde hipoksik ölü bölgeler meydana gelmesine neden olabilir. Bu durumda ekolojik dengenin bozulması riski ortaya çıkarabilir. ”diyerek sözlerini tamamladı.

“YER SEÇİMİ UYARISI”

Dr. Akyüz, ayrıca İğneada Nükleer Santralinin İğneada Bölgesi’nin sahip olduğu zengin biyoçeşitliliğe zarar vermesi riskinin yüksek olmasından dolayı, yer seçiminde ekolojik dengenin önceliğe konulması tavsiyesinde bulundu. Habertrak/Serhat Yeşilipek