DOLAR 32,3797 % -0.19
EURO 34,7311 % -0.04
GRAM ALTIN 2.433,23 % -0,22
ÇEYREK A. 3.978,33 % -0,22
BITCOIN 62.807,16 -1.318
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava

“ÜÇ YANLIŞ BİR DOĞRUYU GÖTÜRDÜ”

Son Güncelleme :

13 Nisan 2020 - 21:53

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak hafta sonu uygulanan sokağa çıkmama tedbiriyle ilgili olarak, “Doğru bir karar; yanlış biçimde, yanlış zamanda, yanlış bir iletişimle uygulandı. Üç yanlış maalesef bir doğruyu götürdü. Kaş yapayım derken göz çıkarıldı” dedi.

Öztrak, İçişleri Bakanı’nın istifasını ve sonrasında yaşananları ise “tam bir orta oyunu” şeklinde değerlendirdi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak bugün Genel Merkez’de, MYK gündemine ilişkin düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

Korona salgınıyla mücadele hem dünyada hem Türkiye’de sürüyor. Virüsün Türkiye’de teşhisinden bu yana 34 gün geçti. Vaka sayısı en hızla artan ülkeler arasındayız. Yitirdiğimiz yurttaşlarımızın sayısı ise bin 198. Tüm kaybettiklerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır, hastalarımıza ise acil şifalar diliyoruz. Alınan önlemlere mutlaka uyalım. Bunun salgınla mücadeledeki önemine, bir kez daha milletimizin dikkatini çekiyoruz.

EN KÖTÜSÜ BİLMEDİĞİNİ BİLMEMEK

Daha önce görmediğimiz, bilmediğimiz bir virüsle karşı karşıyız.  Bir düşmanı yenmek için her şeyden önce onu tanımamız gerekiyor. Covid-19’la ilgili bazı hususlar var ki “bildiğimizi biliyoruz”. Bazı hususlar var ki “bilmediğimizi biliyoruz”. Bazı hususlar da var ki “bilmediğimizi bilmiyoruz”.  İşte en zoru da bu sonuncusu… Bilinmezin bu kadar çok olduğu bir salgınla mücadele ederken, iki stratejik silahı elden bırakamayız. “Kesintisiz ihtiyat” ve “zamanında önlem”.

SÜREÇ SÜFLİLİĞİ KALDIRMIYOR

Salgınla mücadele gayrı ciddiliği ve süfliliği kaldırmıyor. Süreçte yaşanacak bir anlık gevşeme veya kararlardaki gecikme, o ana kadar yapılan tüm fedakârlıkları bir anda silip atar. Binlerce insanımızı aramızdan koparıp alır. Evlat, anasından babasından, ana-baba, evladından, eş, sevdiğinden olur. Kendini milletine karşı sorumlu hisseden vatandaşlar da, iktidarlar da, bunun vicdani ve hatta hukuki yükünü taşıyamazlar. Bu nedenle ne yaptığını bilen iktidarlar krizlerde liyakatli, ehil kadrolarla çalışır. Krizle, tek bir kişinin aklıyla değil; ortak akılla mücadele ederler. Çünkü bilirler ki “akıl akıldan üstündür”.

KESİN, KATI VE YAYGIN TEDBİRLERE İHTİYAÇ VAR

Parti olarak virüs Çin’de ortaya çıkıp dünya gündemine girdiğinden beri, Genel Başkanımızın direktifleriyle, Genel Merkezimiz, meclis grubumuz, belediyelerimiz ve teşkilatlarımızla birlikte durmaksızın çalışıyoruz. Salgınla mücadele sürecinde, bilimin ve aklın ışığında atılan her adımı destekledik, katkı verdik, veriyoruz. Gecikmelere dikkat çektik, yetersizliklere dikkat çektik, çekmeye de devam edeceğiz. Yeni tedbirler öneriyoruz, önermeye devam edeceğiz. Biz, ilk günden itibaren şu önemli gerçeğin altını çizip, duruyoruz: Mücadelede kesin, katı ve yaygın tedbirlere ihtiyaç var. Salgına kesin darbe vurmak için en kesin ve en katı yöntem, yurttaşlarımızın sokağa çıkışının bir süreliğine ertelenmesiydi. Bu sadece bizim değil, Bilim Kurulu üyelerinin de görüşüydü. Ancak salgınla mücadelede bu en etkili tedbir, bazı siyasi kaygılarla geciktirildi. Sarayın bazı eski danışmanlarının, “Ekonomi zarar görebilir, bu da yıpranmış iktidarı daha da yıpratır” tavsiyesi, insan hayatının önüne geçti.

ÜÇ YANLIŞ BİR DOĞRUYU GÖTÜRDÜ

Nihayet bu hafta sonunda, 31 şehrimizde 48 saatliğine, genel bir sokağa çıkmama tedbiri uygulandı. Ancak doğru bir karar;  “yanlış biçimde”, “yanlış zamanda”, “yanlış bir iletişimle”  uygulanınca hayati bir yanlışa neden oldu. Üç yanlış maalesef bir doğruyu götürdü. Tüm sağlık çalışanlarımızın olağanüstü gayretleri, günlerdir evden çıkmayan yurttaşlarımızın olağanüstü fedakârlıkları, iş bilmez bir yönetim tarafından bir kalemde silindi. Bir Bilim Kurulu üyesinin sözleri çok önemli… Diyor ki, “Karı kürekle kaldırırken, üzerimize çığ düştü.” Evet kaş yapayım derken, göz çıkarıldı. Peki, bu hayati hatanın sahibi ve sorumlusu kim? Türkiye’de öyle bir kadro iş başındaki milletin hem sağlıyla oynuyorlar, hem de aklıyla alay ediyorlar.

CUMHURBAŞKANININ TALİMATI OLDUĞUNU BAKAN SÖYLEDİ

İçişleri Bakanı 19 Mart tarihinde yaptığı açıklamada, sokağa çıkma yasağı taleplerine “bunlar terör örgütünün işi” demişti. Üzerinden bir ay geçmeden sokağa çıkma yasağını ilan etti. Bu yasağı açıklarken de kelimesi kelimesine şunları söyledi: “Akşamüstü Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatı çerçevesinde hafta sonu itibariyle 30 Büyükşehir ve Zonguldak’ta sokağa çıkma yasağı ilan edildi”. Cümle tevil kabul etmeyecek kadar açık. Bakan “talimat aldım ve talimatın gereğini yapıyorum” diyor. İşler sarpa sarınca da olan bitenden “şahsım” sorumludur dedi ve istifa etti.

TAM BİR ORTA OYUNU

Şimdi dün akşam bu olayları yaşadık. Yine dün gece yarısı, “şahsım” sözcüğü artık alamet-i farikası olan Erdoğan tarafından istifası geri çevriliverdi. Tek taraflı bir irade beyanı olan istifanın artık anayasada yapılan bir düzenlemeyle “şahsın” kabulüne tabi olduğunu görüyoruz. Müellifi saray olan tam bir orta oyunu oynandı dün. Tüm bakanlar ucube rejimde istifa olmayacağını, azil olacağını bir kere daha görmüş oldular. Artık başta İçişleri Bakanı olmak üzere, bakanların tek adamın rızası olmadan istifa etme ehliyetleri dahi olmadığı açık seçik görüldü. Zaten tek adam parti devleti rejiminde başkada bir şey beklemek safdillik olurdu. Memur bakanlar “Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları doğrultusunda” demeden söze başlayamıyorlar. “Tensiplerine arz ettik” demeden de sözü bitiremiyorlar.

YETKİ VAR, SORUMLULUK YOK

Bu rejimde atama bakanların kendine ait bir fikri veya alacağı bir inisiyatif yoktur. Hepsi emir kuludur. Yetkili tek bir kişi vardır, ama her ne hikmetse onun da sorumluluğu yoktur. İlgililer bilgisiz, bilgililer ilgisiz. Etkililer yetkisiz, yetkililer etkisiz. Tek adam düzeni işte böyle bir düzen.

SARAY HER KRİZDE ORTADAN KAYBOLUYOR

Ne zaman bir kriz yaşansa, rejimin başındaki kişi hemen ortadan yok oluveriyor. Bu krizde de kural değişmedi. Memlekette kargaşa çıktı, millet ekmek kuyruklarında kavgaya tutuştu, fabrikalar ne yapacaklarını şaşırdı, işçiler, şoförler ortada kaldı. İktidarın tek adamından ağzından bir tek laf çıkmadı. Yine o gece milleti sakinleştiren, rahatlatan, en sağduyulu mesaj Sayın Genel Başkanımızdan geldi. Saray ne yaptı? İki gün boyunca sustu. Sonra İçişleri Bakanı, Saray’ın kibirli adamının hatasını üstlenip istifa edermiş gibi yaptı. Bir orta oyunu sergilendi.

BU PERFORMANSA YÜREK DAYANMAZ, SARAY NASIL DAYANSIN

Maşallah sarayın trolleri, medyası, programcıları, yorumcularının tekmili birden sanki hazır bekliyormuş… İstifayla birlikte yaman bir Soylu güzellemesinin düğmesine basıverdiler. Gözler süzüldü, gerdanlar kırıldı, televizyonlarda öyle bir onur istifası, öyle bir kahramanlık hikayeleri yazıldı ki, öyle bir meddahlık yapıldı ki yedi düvel parmak ısırdı. Bu performansa yürek dayanmaz, saray nasıl dayansın, “ben görevimi yapamadım” diyerek istifa eden Süleyman Soylu’nun yerine, yeniden Süleyman Soylu’yu getiriverdi. Dünyayı da kendine güldürdü. Sokağa çıkma yasağının ilan edildiği gece yaşanan sağlık skandalı, milletin aklıyla dalga geçen bir başka skandalla perçinlenmiş oldu.

ALLAH’TAN KORKMAK, KULDAN UTANMAK DA UNUTULMUŞ

Bu arada, son dönemdeki istifalar silsilesinde tek istifası engellenen tek makamın İçişleri Bakanı olmadığını da biliyoruz. İktidarın bu öldürücü hatasından sonra, bazı Bilim Kurulu üyelerinin de istifa kararı aldığını, ancak rica minnet istifadan vazgeçirildiklerini basından öğrendik. Yine bu son iki günde gördük ki; Allahtan korkmak, kuldan utanmak unutulmuş. Millete tepeden bakan saray trollerinin, yanaşmalarının arsızlığı arşıâlâya ulaşmış. Bunlar aldıkları ihaleler, topladıkları parsalar zarar görmesin diye, iktidara kızan millete hakaret edecek kadar, kibir sarhoşu olmuşlar.

O GAZETE VE YAZARI HAKKINDA NE YAPILACAK?

Millet kuyruklarda ekmeğinin, suyunun derdine düşerken; bu kendini bilmezler, ne milletin cahilliğini bıraktılar, ne aç gözlülüğünü, ne zeka özürlülüğünü… Saray’ın reklamlarıyla beslediği bir gazetenin yazarının gözü, o gece sokağa çıkan vatandaşlarımıza, ben buradan söylemeye bu lafı utanıyorum ama “ayı” diyecek kadar dönmüştü. Ben şimdi merak ediyorum, bu gazete ve bu haddini bilmez kişi hakkında neler yapılacak… Bunlara göre milleti açlık değil, alışılmış tokluk öldürürmüş, iki günde kimse aç kalmazmış, açlıktan korkmak bize yakışmazmış, evlerde illaki buzluk, kiler dolu olurmuş.

MİLLETİN HALİNİ BİLMİYORLAR

Çok güzel bir söz var “Tok açın halinden anlamaz”, “kişi herkesi kendi gibi bilirmiş.” Bunların bir eli yağda, bir eli balda… Bunlar milletin halini ne bilecekler. Atalarımız ne demiş, “ön teker nereye, arka tekerde oraya” demiş. Milletin ne yediğini ne içtiğini, halinin nice olduğunu saraydakiler bilmeyince, saray beslemelerinin cüreti de göklere çıkıyor. Atadıkları bürokratlar, “açım” diyen vatandaşa “geber” diyecek kadar izanlarını kaybetmiş durumdalar. Oysa bu memlekette; her üç çalışandan biri 2 bin 324 liralık asgari ücretle geçiniyor. Dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 2 bin 345 lira, yoksulluk sınırı 7 bin 639 lira. 26 milyon yurttaşımız haftada üç gün sofrasına bir kap et, tavuk veya balık yemeği koyamıyor. Bu ülkede 8 milyon 564 bin yurttaşımız işsiz. Sosyetesiyle, beslemeleriyle, yanaşmalarıyla, saraylara, köşklere kapanıp, milletin gerçeklerinden izole olunca elbette bunları görmüyorlar, duymuyorlar. Çıktıkları kibir kulelerinden milletin halini görmeyince de, millete afra tafra yapmaya kalkıyorlar. Yakında açık söyleyeyim “salgına yakalanmak suretiyle iktidarımızı zayıf gösteriyorsunuz” diyerek, hastalığa yakalananlardan da bir özür beklerlerse, isterlerse, talep ederlerse hiç şaşırmayacağız. “diye konuştu.