DOLAR 32,3865 % -0.3
EURO 34,8068 % -0.1
GRAM ALTIN 2.407,77 % -0,62
ÇEYREK A. 3.936,70 % -0,62
BITCOIN 57.719,42 -0.103
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava 15°

DÖRT ROMAN ve DÖRT YÜREK ( Sardunyalar )

Son Güncelleme :

15 Ağustos 2023 - 10:24

DÖRT ROMAN ve DÖRT YÜREK ( Sardunyalar )

Birbiriyle kucaklayan sohbet edenlere karşı derin saygımın yanında onları dinlemeye doymama gibi enerjim ve dayanıklılık var. Yazarların yazgısı çok neşelidir. Yeter ki kucaklayıcı ve özgün olan bir şey duysun veya hissetsin; her şeyinle dikkat kesilir.Bende öyle yaptım…

 

Çiftlikönü Çiçek Park, üç metre ötemdeki masada dört Roman vatandaşımız ilgi ve birbirlerine hasret içinde sohbet ediyorlardı. En yaşlısı 75,en genci 60 yaşlarında dört Roman vatandaşımızın birisi Almanya’dan izne gelmiş. Giyim tarzı, ara sıra Türkçe konuşmalarda sözcük bulamaması aynı zamanda oradakilerin en genci oluşu ve büyüklerinin, akrabalarının yanı başında olmak, yüzüne ve konuşmasına çocuksu bir masumiyet katıyordu.

 

Masada oturan dört Roman vatandaşımız da birbiriyle akraba olduklarını konuşmanın ilerleyen bölümlerinde anladım. En yaşlı olan dayıları yeni ameliyat olmuş ve o buluşmanın hatırına yarım saatliğine parka araçla getirilmişti.

 

Dayı dedikleri en yaşlı ameliyatlı Roman vatandaşımız oldukça sakin ve temiz Türkçe ile konuşuyordu. Görünüşünde eski insanların İstanbul beyefendisi dedikleri bir görüntü, duruş vardı. Aslında o masada bulunan dört yürek, dört Roman vatandaşımız da aynı saygınlık, duruş içindeydiler.

 

Yarım saat geçti geçmedi, dayı dedikleri yeni ameliyat olmuş adamı uğurladılar. İçlerinden birisi de kalkıp onun çok yakınında yürüdü. Destek lazım olur diye dayısına şefkatle bakıyor, yardım isterse hemencecik elini uzatacağını anlatıyordu. Hemen yakınlarda bekleyen taksinin kapısı açıldı. Masada kalan iki kişi dayı diye seslendikleri adama çok dikkat etmesini tekrar tekrar söylediler.

 

Dayı bindiği kırmızı araçla evine uğurlandı. Kalan iki Roman vatandaşımız aynı özlem, samimi sohbetlerine devam ettiler. O sıra Almanya’dan ablaları canlı telefon görüntüsüne katıldı. O da dayıyı, geçirdiği ameliyatı ve son durumu tekrar tekrar sordu. Almanya’dan arayan abla ve bana kadar gelen seste, şefkat ve birbirlerine düşkünlük, saygı vardı.

 

Almanya konuşması bitince tekrar birbirleriyle sohbete başladılar. Daha genç olan, Almanya’dan misafir gelmiş Roman vatandaşımız, karşısındaki akrabasına günlük hayatı, neler yaptığını, nasıl vakit geçirdiğini sorunca, karşısındaki adam ciddi görüntüden sıyrılıp çocuksu bir yüzle:

 

  • Ne mi yapıyorum; sabah kalkar kalkmaz sardunyalara koşuyorum. Onları suluyorum. Okşuyorum ve onlarla konuşuyorum. Böylece epey vakit geçiriyorum. Kahvaltı, sardunyalar ile kucaklaşma derken öğlen oluyor. Arkadaşları görmek için kıraathaneye çıkıyorum. Birkaç çay, birkaç sohbet derken akşamüstü tekrar sardunyalara koşuyor, kavuşuyorum.

 

O ana kadar dinlediğim, birbirleriyle kurdukları samimi sohbete imrendiğim muhabbet resmen yön değiştirmiş, çiçeklerle kurulan bağ karşısında edebi sersemlik, sarhoşluk içine germiş olduğumu söylemek isterim…

 

Elimde küçük bir kitapçık var. Gelibolu anısını hatırlatan kitapçık! Anzak Günü kutlamalarında hediye edilmişti oraya katılan misafirlere de. Beyaz Çiçekli Laden ile Biberiyenin öyküsünü anlatıyordu. Beyaz laden isimli Gelibolu çiçeğinin savaş zamanlarıyla güçlü bağları olduğu, Gelibolu Savaşı bitince ülkelerine dönen Avustralyalı ve Yeni Zelandalı askerler, yabani beyaz laden çiçeğini de alıp barış sembolü olarak ülkelerine dikmişler.

 

Bende Roman vatandaşımızın sardunyalarıyla kurmuş olduğu bağ hatırına, sardunya neyin sembolü olduğunu araştırdım. Eski zamanlarda gücü ve zarafeti temsil edermiş. Aynı zamanda sonsuz aşkı…

 

Bu tür simgeler, bağlar, semboller, sürekli gerçeklikle dövülen, bir köşeye sıkıştırılan insan ve insanlık için ne büyük zenginlik ve sığınma yerleridir…