DOLAR 32,2750 % -0.04
EURO 35,1008 % -0.07
GRAM ALTIN 2.467,34 % 0,05
ÇEYREK A. 4.034,10 % 0,05
BITCOIN 65.330,01 -0.897
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava 12°

İN-SANAT BAHÇESİ–178

Son Güncelleme :

26 Ekim 2018 - 12:50

GÜLE GÜLE, EMİN AMCA

——————————————

 

1925 yılında Demirli Köyünde dünyaya merhaba diyen Emin Ceylan,23 Ekim bir sonbahar günü Tekirdağ Süleymanpaşa’dan bir başka dünyaya uçtu gitti.

 

Kiminle konuşsam onun için; “ Mücadeleci İnsan” diyor da başka bir şey demiyorlar… Onun mücadelesi, hayatı; halkın diliyle; köyünden bohçasını aldığı yıllarda başlar. Gençliğin başlarda duman duman olduğu, ülkemizin de demokrasi sınavından geçtiği yıllar;1950’li zamanlar…

 

Başarılı olmuş insanların hikâyesi çok önemlidir. Özellikle ülkemizde, şehrimizde başarılı insana aç ve kıtlık çekerken. Hele hele, bugünün zamanı; herkes bir şeyler satıp, yaşamakla meşgulken; Emin Ceylan; sonradan Kireççi Emin lakabıyla anılacak işine başlar.

 

Kireççi Emin, Tekirdağ’ın günü ve geceleriyle yoğrulur. Hiç durmadan iş, aş ve şehir sevgisi onu; bir sürü sosyal faaliyete yönlendirir. Ticaret Odası Başkanlığı, Yönetim Kurulu Üyeliği, Tekirdağ Spor Başkanlığı ve siyaset alanında verdiği mücadeleler; günü, haftayı ve yılları iç içe karar; karıştırır.

 

Emin Ceylan’ı tanıyan insanların öne çıkardığı en önemli özelliklerinden birisi de; “Kapısına kim gelse; geri çevirmezdi!”

 

Sosyal hayatımızın kuruduğu, sosyal, kültürel alanlarda sancılı zamanlar yaşarken, bu tür güzel, değerli insanların az olması; şehrimizin, ülkemizin ayrı bir şanssızlığı…

 

Oysa şehirleri ve ülkeleri, o ülkenin ve şehrin insanları ilerletir; huzurlu ve daha yaşanır uygar milletler seviyesine getirir. Cumhuriyet tam da bu insanların şefkati, merhameti, inancıyla kurulup, bizlere paha biçilmez bir ülke bıraktılar.

 

Güle güle, Emin Amca! Senin inşa ettiğin pasajın küçük dükkânında; eşimle birlikte 16 yıl; çocuklarımızı, evimizi, kendimizi geçindirecek, insan gibi yaşatacak parayı kazandık. Şimdi aynı küçük yerde; Tekirdağ’ın yazı hayatına; Habertrak Gazetesinin bana verdiği köşeden; kendime atölye olarak kurduğum yerden yazıyorum.

 

Burada ki inşaatın tuğlasında, taşında, planlarında ve şehrimizin simgesi olmuş Hüseyin Pehlivanın kahramanlığı gibi Emin Ceylan’ın kahramanlığı var. Bu dükkânı almamızı sağlayan Gürkan Yıldırım ve bu pasajı Tekirdağ’a kazandıran Emin Ceylan; pasaja isim ve yer temin eden Hüseyin Pehlivan; her daim hatırlanmayı, minnet duyulmayı hak eden insanlardır.

 

Bu sayfanın köşesinde, yazı ve edebiyat dünyasının sihirli çekiciliğinde; şehre hizmet veren bütün insanlara teşekkürü borç biliyorum.

 

Yine güneşli bir sonbahar günü Tekirdağ Eski Mezarlıkta son görev adına; toprağa, yaratıcıya teslim ettiğimiz bedeni, şehrimizin insanı yaşadığı sürece ebedi ruhunun bizle olacağını bildiğimiz Emin CEYLAN’A teşekkürlerimi sunuyorum.

 

Güle güle, Emin Amca; huzur ve hoşluk içinde… Bir şiir, tıpkı Hüseyin Pehlivan Pasajının yapıldığı yıllarda yazılır John Berger gibi beyaz kâğıda; Ölülerin nabızları/Hep aynıdır/Ardıçkuşunu gizleyen/Sessizlik gibi

 

Güle güle, Emin Amca; huzur içinde, çam kokulu toprak olmuş nice bedenlerin olduğu, bütün sızıların, yaşlılık yükünün bittiği yerde başlar senin ruhunun hafifliği ve şenliği…

 

KAYIKÇI DA, BALIKÇI DA AYNI DİYARDA

————————————————————

 

Kayıkçı Antik Yunan dünyasında yeraltında yaşayan, ölen ruhları gideceği yere kayığı ile yeraltı nehri Styx’dan geçirecek olan Kharon’dan başkası değildir.

 

Antik dünyanın inancıdır Kayıkçı Kharon’a geçiş parasını ödemek. Yeraltı Krallığında, Hades’in ülkesinde Kayıkçı Kharon’u memnun etmeden, ona ücretini ödemeden hiçbir yere gitmeniz mümkün değildi…

 

Şimdi o zamanı bir hayal edin! Ve Kayıkçı Kahron’in ölmüş ruhunuza seslenişini duyun;

 

“ Dur sefil ruh! Nefes alanların diyarından bana hediyemi getirdin mi?

  • Geçmiş için ödemem işte burada Styx nehrinin yüce kayıkçısı…
  • Ödeme kabul edildi sefil ruh hadi gel kayığıma, götüreyim seni ölümden sonra ki yaşamın diyarına.”

 

Bundandır antik dünyada ölen insanların gözleri üzerine konan paraların inancı. Ya da avuçları, ağızları içine sıkıştırılmaları…

 

Ya balıkçı? Diğer bir değişle; Halikarnas Balıkçısı olan Cevat Şakir Kabaağaç’dan başkası değildir. 19.yüzyılda doğmuş,20.yüzyılda yaşamış bir Bodrum sevdalısı…

 

Peki, ama onun seslenişi nasıldır? Görelim;

 

“ Ya Ortadoğulu olacağız ya da Anadolulu… Ya Ticaniler ülkesi olacağız, ya da yunuslar okyanusu… Ya terörün cenneti olacağız, ya da Nasrettin Hoca’lar toprağı… Ya zaptiyelerin düdüğü ötecek, ya da Homeros’un şiirleri söylenecek…

 

Yokuşun başına geldiğinde Bodrum’u göreceksin/Sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin”