DOLAR 32,2750 % -0.04
EURO 35,1008 % -0.07
GRAM ALTIN 2.467,34 % 0,05
ÇEYREK A. 4.034,10 % 0,05
BITCOIN 65.330,01 -0.897
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava 12°

İN-SANAT BAHÇESİ–181

Son Güncelleme :

03 Kasım 2018 - 12:52

ŞİİRİN EVRENSELLİĞİ,

DİLİN DÖNÜŞÜMÜ ve DEĞİŞKENLİĞİ

——————————–

 

Şiire inananlar ısrarla şiir kendi dilinde güzeldir, anlam kazanır, inancıyla şiir çevirilerine pek emniyet vermezler. Her dili öğrenme imkânımız olmadığı için, hatta benim gibi dil özürlü olanların muhtaçlığıdır bütün çeviriler.

 

Yoksa nasıl bilecektim Romalı şair Catallus’u? Onun kendi kendine olan seslenişini;

 

Zavallı Catallus bırak şu budalalığı,

Kaybolmuş bil kaybolanı

Bir zamanlar güzeldi günlerin,

Çağrısına koştuğun zaman sevgilinin,

Hiç kimsenin sevmediği kadar sevdiğin!

 

 

Şiirin kendi dilinde kalması, okunması taraftarları haksız da değil. Hiç değil… Bir örnek vererek, haklılığı gözler önüne sereceğim. Şair Valery’in meşhur şiirinden birkaç dizeyi, iki farklı çeviriden inceleyeceğim.

 

Birincisi;

 

Üstünde güvercinlerin yürüdüğü dingin dam

Çamların arasında yürekleri çarpan gömütler arasında

Tam öğle saatlerinde ateşleri yakar

Deni, deniz hep kendini yineler.

 

İkinci çeviri;

 

Üstünde güvercinler kayan şu rahat dam

Kıpraşır durur, bir yanı çam, bir yanı mezar

Tam öğleüstünün orada yaktığı ateşler

Deniz, deniz hep yeniden başlar.

 

Bir de kendi dilinden okuyup, anlayıp, algılasaydık kim bilir ne çıkardı ortaya?

 

ŞAFAĞIN İLK SAATLERİ

————————————

 

Bir yazar eşref saatinden söz eder; yıllar öncesinden. Ninelerimiz, dedelerimiz de öyle; gün doğmadan üzerlerine uyanırlar ve işlerine koyulurlardı.

 

Ninem, çok uyursanız, erken kalkmazsanız üzerinize miskinlik çöker derdi. Miskinliği tam olarak anlamasak da, anlatılan geniş anlamını kavrardık. Bir kere miskinlik iyi bir şey değildi. Tıpkı bocuk gecelerinde kabak yemez isek, bocuk denen o ihtişamlı ve korkunç canlının bizi gelip alacağını bildiğimiz gibi anlıyorduk.

 

Anlıyorduk anlamasına da, her defasında günü, güneşi üzerimize doğurtuyorduk. Tabiatın hiçbir canlıya önceliği olmadığı gibi insana da yok. En güzel önceliğin akıl olduğunu bilmek bile büyük mucizeye dokunmak, değerli servetin farkına varmayı anlamak, anlamlandırmak heyecanı yaşıyorum.

 

Şevket Rado, yaşam sanatına hizmet eden yazar, düşünür ve aydınlarımızdan sadece birisi. O da kendi algı, anlamı ve deneyimleriyle anlatıyor sabahın ilk saatlerini. Erken kalkmaları yaşın ilerlemesine bağlıyor.

 

Yaş ilerledikçe kurt, kuş uyanmadan sabahın beşinde uyandıklarını, yaşla birlikte; yaşlanmayla ilintili bir yaşam fark edişi; belki dünya zamanını daha da iyi kullanma öğretilerini kavrama bilinci…

 

Şevket Rado, insana ait o değerli zevklerin ancak o saatlerde; şafak vaktinde tadılacağını, fark edileceğini söylüyor.

 

Katılmamak mümkün mü? Yaşım ilerlediği için mi? Öyle olsa ne olacak? Her dönemin, her bilinç halinin, yazgısal seçeneklere dokunma sanatı olduğunu düşünüyorsanız; korkunç güzel bir ilerleme içinde, el, göz ve sezgisel dokunuşlarla, mitolojik düşler ve anlamlarla dokunursunuz, sınırsızlığın bütün sınırlarına.