DOLAR 32,2750 % -0.04
EURO 35,1008 % -0.07
GRAM ALTIN 2.467,34 % 0,05
ÇEYREK A. 4.034,10 % 0,05
BITCOIN 65.330,01 -0.897
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava 12°

İN-SANAT BAHÇESİ–182

Son Güncelleme :

07 Kasım 2018 - 13:57

KILA KIL OLMAYA BAYILIRIZ

———————————————

 

İnsanın vazgeçilmez doğasından geliyor olmalı! İçgüdüsel bir şey; üzerimizde hoşlanmadığımız bir şey; en küçük bir kıl görsek derhal bulunduğumuz yerin neresi olduğuna bakmadan, öcüden kaçar gibi o küçücük kıldan kaçarız.

 

Yani; ona kıl olduğumuz için, kılı büyük bir kıllık içinde öteye beriye atmanın kurtuluşuyla şenleniriz. Atölyemde de böyle kıllıklar yapan insanları görünce kıl olsam da, kıl sessizliği ve hafifliğinde hiçbir şey demiyorum.

 

Biraz kendi kıllığımla yüzleştiğimde aynı şeyleri benim de yaptığım, hiç de masum olmadığım gün gibi ortadadır sevgili kıl biraderlerim…

 

GÜLME KRİZİ

———————————–

 

Gülmenin kitabını yazıp, onu analiz eden Bergson bu haberi duysaydı ne yapardı; bilemiyorum? Kalp krizi, ekonomik kriz derken; gülmenin krizi… Aynı zamanda en lezzetli sayılacak; bir gülüşün bilmem kaç porsiyon pirzolaya denk gelişi, çok fazla olunca en değerli besinlerin bile insana zarar verişiyle noktalanması…

 

Tesadüf bu ya; gülme krizine sebep olan tiyatroya ben de bir gün sonra gittim. Onun izlediği oyunu; Sahne Tozu Tiyatrosu oyuncuları sayesinde; Başrol de ki Kadınlar oyununu izledim. Krize girmesem de, sesimi bolca duydum; diğer sesler arasında.

 

Bir gün sonra bu haberi arkadaşım Ali okumuş. Tam da ben ona İzmir ayrılışı, hoşça kal, her şey için teşekkür etme zamanında; haberi okudun mu; dedi. Hangi haberi der demez; Telefonda ki Ali’nin sesi okuduğu haber yüzünden gülmeye, hatta gülmeden öteye dönüştü…

 

Sonra, ulusal basında çıkan habere ulaştım. İsmi Ali Aralar olan adam, tıpkı benim gibi İzmir’de bulunan Sahne Tozu Tiyatrosuna gitmiş. Başrol de ki Kadınlar oyununu izlemek, bir parça dünya yorgunluğunu sanatsal faaliyetle gidermek için.

 

İşte olanlar da bu zaman olmuş; oyun sahnelenirken bizimkisi gülmeye başlıyor. Seyirciyi rahatsız etmemek için; bir süreliğine dışarı çıkmış. Ama yine olmamış; derken gülmenin derecesi krize; halk diliyle katılaşmaya dönüşmüş…

 

Bir laf var ya; güler misin, ağlar mısın diye! Sanırım bu gülme krizi, tiyatro sahiplerini, sanatçıları oldukça mutlu etmiştir. Başarılı oldukları, bir parça da faydalı reklâm yaptıkları için…

 

Bu tür şeyler; sonu iyi biten ve sanata yönelik duyurular, tanıtımlar, haberler; neye girerse girsin; oldukça önemlidir. Çünkü bu ülkede, sanat yoksulluğu çekiliyor. Boşluk, boş vakit geçirmeler o kadar çok ki; bir avuç sanat meraklısı, sanatsal faaliyetler için farklı illere süzülüyor.

 

Benim yaptığım gibi; Operayı, tiyatroyu İzmir, İstanbul gibi kentlerimizde izleme onuru yaşıyorum. Şehrimde bunların yokluğundan yana şikâyet eden insanların azlığı artık şaşırmıyor beni. Ne ekersen onu biçersin misali; siyasetçilerin kuru mantığı, insanımızın vahşi zenginlik hayalleri, yersiz bir sürü yatırımı; bir türlü bu alana vakit, nakit ayıramamalarıyla sonuçlanıyor.

 

Gülmenin erdemi veya krizi; bir de gülmenin saf akla hitap ettiğini anlatan açıklamalar var. Bergson’un gülme kitabı; gülmenin saf akla, hissizleşmeye ihtiyacımız olduğunu açıklıyor. Gülme krizine giren Ali Aralar da, tam böyle bir şeye sahip olmuş belli…

 

Bir sanat olayı, zaten sadelik, dinginlik algısıyla yaklaşılmadığı zaman; çok uzaklarda ve anlamsız kalacaktır. Kafamızda bitiremediğimiz bir sürü çalışma-yük varsa; onları gerektiği zaman kuytu ve sağlam bir yere bırakma zahmetine, duyarlılığına katlanmıyor sak; vay halimize derim; hep ağır adam, ağır kadın rolüyle, kim bilir neler kurtarıyoruz dur, durduğumuz yerden…