DOLAR 32,2789 % 0
EURO 35,1098 % 0.04
GRAM ALTIN 2.472,70 % 0,26
ÇEYREK A. 4.042,87 % 0,26
BITCOIN 65.620,00 -0.216
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava

İN-SANAT BAHÇESİ–186

Son Güncelleme :

24 Kasım 2018 - 11:55

ENTEL ZONTALAR

———————————

 

Hüsrev Hatemi, böyle seslenir zontaların entellerine. Tıpkı, Cemil Meriç’in nice seslenip, sesini duyuramadığı gibi…

 

Şeyh Galip ise, bugün yozlaştırdığımız sözcüğe gönül vermiş, gönüllere seslenmiş; “ Hoşça bak zatına” diyerek, ne büyük hoşluk sunar, çilesine kurban olduğu Mevlevihanelerde.

 

Biter mi hiç entel zontolar? Kalıplar, beylik sözcükler, giyim kuşamlar onları korur, kollarken, biter mi onların attıkları voltalar? Gezgin kığlında Paris’in Evyelini arkalarına alırlar. Romanın Pizzasını aldıkları gibi… Kocaman katedrallere sığınmak, bütün ömürleri kurtarmak isterler de; katedrallerin öykülerine, mimarisine, tütsülerine, ilahilerine dokunamadan, anlam veremeden, nice anlamsızlıklara koşarlar.

 

Belki de bu yüzden yazmıştır şiirini Hüsrev Hatemi;

 

Bizim işimiz çok zor, biz ki,

Nazım Hikmet’in, Yahya Kemal’in

Akif ve Hacı Bektaş’ın

Haşim’in ve Pir Sultan’ın

Yüreklerini anlarız.

İslav kederinden ve Tamburi Cemil’den

Ayrı zevkler devşiren dervişleriz ki,

Yaremiz ilaç kabul etmez

 

Galata Mevlevi hanesinde çilesi bitmiş büyük bir sükût içinde yatan Şeyh Galip’i yine onun sözüyle anmak isterim; “ Hoşça bak zatına!” Entel zonta olsan, olsak bile…

 

ACABA BİR TÜRK NASIL SEVİNİR?

———————————————–

 

Bu soruya Dr. Nurettin de cevap arayanlardandır. Bir gün Beethoven’in Neşe’ye Övgü Kasidesini dinleyince;

 

Kardeş olun ey insanlar,

Bunu ister tanrımız!

Bu dünyada her şey geçer,

Yalnız sana dost kalır.

İnsanlığa, doğruluğa,

Göğsünü aç sakın.

Hür doğmuştur insanoğlu,

Hür yaşama hakkıdır.

 

Ağlamaya başlar fikir adamı. Ve sevincini şu şekilde dile getirir; “ Acaba Türk nasıl sevinir?”

 

Sevinçlerimizi, sevişmelerimizi bilen varsa beri gele… Hediye vermenin de almanın da tadı kaçmasıyla birlikte, sevinmenin de tadı kaçmışa benziyor. Bitmeyen bir tükeniş içinde tüketilirken bütün hissiyat, bellek ve öğrenimler; bir bilinmeyen sarhoşluğu içinde yoz bir karmaşa içinde; ne spor izleyicisi, ne sanat izleyicisi seviniyor.

 

Galatasaray ve Fenerbahçe maçın sonucunu değerlendiren yorumcu; sevinemeyen seyircinin trajik öyküsünü de gözler önüne serdi. Kırk, elli bin insanın cep telefonları elinde, sadece gol, hareket yakalama çabası içinde, takımlarına zerre kadar destek olmadıklarını anlatırken, bütün mesele de ortaya çıkmış oluyor.

 

Seyirci, sosyal medya adına, kendini yayıncı kılığına sokmuşça; artık seyirci olmaktan çıkmış, kameraman, küfürbaz, sadece galibiyete, aksiyona adanmış bir canlı, acayip bir varlığa dönüşmüş olduğumuzu düşünüyorum. Oldukça acayip; bir dakikada kahraman, bir dakikada ana avrat küfün ne kabadayısını yapan ürkütücü ve ürkünç canlılar…