DOLAR 32,2826 % -0.03
EURO 35,1111 % -0.02
GRAM ALTIN 2.466,77 % 0,02
ÇEYREK A. 4.033,18 % 0,02
BITCOIN 65.294,26 -1.22
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava

TEKİRDAĞ TURİZMİNDE YAPRAK KIPIRDAMIYOR

Son Güncelleme :

18 Kasım 2019 - 11:12

[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Oku”]

 

Birkaç ilçe ve beldemize yaz yağmuru gibi gelen iç turistler geldi geçtiler. Yine kaldık kendi başımıza. Coğrafyamıza bakınca; bir eli yağda, bir eli balda; bir dudağı gökte, bir dudağı yerde muhteşem bir coğrafyanın insanlarıyız; güya…

 

Sınırlarımız; Ege ile Karadeniz iklimlerini yansıtırken, ılıman bir karasal kuşağın armasıyla on iki ay turizm yapılacak olanaklara sahibiz. Karadeniz’e uzanan kıyılarımızda, kayın, gürgen kokularını duyumsarken, Ege’ye uzanan kıyılarımızda ki koku çeşitliliği; Homeros’u dahi çıldırtacak aşamaya geçiyor; zeytin, üzüm, adaçayı, ıhlamur, kekik, kiraz ve şarap…

 

Kazandığımız tek şey; yamaç paraşütü oldu. Onu dahi korumakta zorlanıyoruz. Atlama bölgesinde alınan yerli yersiz ücretler o insanları; sporcuları bile bezdirmeye başladı… Bu topraklar, medeniyetlerin binlerce yıl yerleştiği, kök saldığı kadim topraklardır. Öyküsü ve destanları boldur. Sadece Hoşköy’de bulunan HORA FENERİ, öyküleriyle beraber turizme kazandırılsa; bölgemizin tamamına yansıyacak bir hareket kendiliğinden büyük bir etki yapar.

 

Hora Feneri Kıyı Emniyet Müdürlüğü tarafından onarılıp telle çevrilerek koruma altına alındı. Turizm işletmesi olarak sahip çıkılmadığı için kötünün iyisi yapıldı; bu güzelim tarihi fener hapsedilmiş oldu.

 

Ganoslar (Işıklar Dağları) bölgesiyle birlikte Istranca (Yıldız Dağları) bölgemiz turizmin her çeşidi için; “Ben hazırım” diye haykırıyor. Ne yazık ki duyan yok; nafile bir sesleniş… Balon turizmi için her iki bölgemiz çoktan hazırlar… Oralarda ki doğa güzelliklerini havadan izlemek; belki de yılın her ayı için mümkün hava koşullarımızın olmasına rağmen bir türlü harekete geçemedik…

 

At turizmi için bölgelerimiz bulunmaz nimet… Güvenli, doğa koşullarının zorlukları insanı bezdirmeyecek ölçülerde ve yerleşim yerlerine bir o kadar yakın… Yürüyüş turizmi dahi özendirilip iyi bir noktaya getirilemedi.

 

Tekne turizmi için kıyılarımız kendini parçalıyor. Çok güzel koylarımız var. Vadilerimiz var. Tekirdağ’dan kalkacak teknelerin en az altı ay boyunca kıyılarımıza yapacakları günlük turlar, hem deniz, hem kara bölümlerine ayrılarak eşsiz dinlence ve eğlencelere çekilebilir. Yatırımcı nerede? Bu şehrin gerçek öncüleri nerede? Tüketiyoruz; her şeyi tüketiyoruz…

 

Kumbağ sınırları içinde bulunan koylar ve Sütlüce ile Manastır mevkileri, öyküleriyle, patika ve yollarıyla, doğaya uygun yatırımlarıyla çok önemli turizm hareket sahalarına dönüşebilirler. Uçmakdere’da başlayan küçük kıpırtılar, bir türlü büyüyemiyor. Dünya; Ay ve Mars’da koloni kurma hazırlıkları yaparken; bizler kendi bölgemizde turizmi harekete geçiremiyoruz…

 

Bu nasıl bir becerisizliktir dostlar? Sanırım bu şehirde yaşayanların büyük çoğunluğu bu kenti otel olarak seçmiş. Varsa yoksa evlere yapılan yatırımlar. Daha sonra, biraz para bulursa, kaçacak başka yerler arama… Çakma yerleşimlerden, çakma kaçışlardan kimseye yarar gelmez… Ne gittiğimiz yere huzur getirebilir, ne de kendimize…

 

Yaşadığımız yerin özüne dokunmak, onu sahiplenmek milli bir görevin yanında insanın iç motorlarını çalıştıran, huzuru davet eden bir sevgiye dönüşür. Bu felsefe yöneticilerimiz, idarecilerimiz, aydınlarımız içinde geçerli. Kuru övünmeler veya bizden bir şey olmaz mantığıyla yaklaşılan hiçbir uğraştan uzun vadeli kimseye fayda gelmiyor.

 

Bankada milyonları olan insanlar dünyanın en huzurlu insanları olmalıydı. Öyle mi? Hele birkaç tanesinin yakınına bir yaklaşın; ne göreceksiniz!

 

Şehrimizin gizli işsizliği, gizli veya aşikâr yoksulluğu oldukça fazladır. Bu şehrin üretime geçmesinin en temel öncülerinden birisi turizm olacaktır. Özellikle iç turizm… Devasa şehirlerin hemen yakınındayız. İstanbul’a birkaç saat, İzmir’e beş altı saat uzaklıkta olan bu masalımsı kent; turizmden ekmek yiyemiyor!

 

Olacak iş değil… Kıyılarımız, dağlarımız, tepelerimiz, vadilerimiz; üzüm, zeytin, şarabımız her türlü turizmin hizmetinde insanımızın yüzünü güldürmek için, binlerce yıl var olduğu gibi var. Denizimiz, güneşimiz, ormanlarımız, dağlarımız var; turistimiz yok…

 

Bu şehrin yöneticilerinin gün sonu muhasebelerini kendi vicdani sorgulamalarını artık merak etmiyorum. Çünkü böyle bir şey yaptıklarını sanmıyorum. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, istediği kadar yöneticilere seslensin; “ Sahaya inin! Halkın arasına karışın! Halkın içinde olun!”seslenişleri boşu boşuna… Duyan kişi sayısı o kadar az ki…