DOLAR 32,2750 % -0.04
EURO 35,1008 % -0.07
GRAM ALTIN 2.465,46 % -0,03
ÇEYREK A. 4.031,03 % -0,03
BITCOIN 65.374,99 -0.791
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava 12°

TEKİRDAĞ’IN YAMAN HALLERİ–412

Son Güncelleme :

01 Kasım 2018 - 10:09

DENİZİN DİBİNDE DENİZSİZ YAŞAMLAR

——————————————————–

 

Tekirdağlı olmak zor şey; tıpkı Beşiktaşlı olmak gibi! Başarısı, centilmenliği, saygınlığı üst düzeye çıkmış; Tekirdağ rakısı gibi; salât yağları misali akıp gidip, kaybolmak var işin içinde…

 

Denizin hemen dibinde, neredeyse denizsiz yaşamlar içinde geçiyor ömrümüz. Yaz aylarında sahile inenlerin büyük çoğunluğu daha sonbahar gelince; evine, mahallesine çekilip, alışageldiği donuk, gergin yaşamlara geri dönüyor.

 

Şarabın doğduğu, yeşerdiği; üzümün, binlerce yıl öteye gittiği bu diyarlarda; şarabın kültürel hale gelmemesi, balığın da yenmemesi, yenme biçimlerinin özendirici aşamaya gelmesiyle yakın yakınadır.

 

Şöyle, esnaf, halk işi balık yenecek bir yerimiz dahi yok. Hele ailece bir yere gitseniz; kola, ayran parası bile neredeyse balığın, köftenin ücretini geçer oldu. Dalgaların sesini, soluğunu görmeden, bir kayığa binip bir akşam gezintisi yapmadan geçen; binlerce hayat…

 

Bir şehir böyle mi olmalı? Şehir insanı, şehrini arkasını döndüğü gibi; bu dönüşü bir türlü ikna edememiş kurumlar, belediyeler; yıllarca kendi politik oyunlarıyla oyaladılar bizleri. Şimdi; bir kıpırtı yükseliyor gökyüzüne.

 

Bu şehrin plajları olmalı! Bu şehrin deniz kenarından yürüyüş, bisiklet yolları; öyle böyle değil; Değirmen altı’ndan başlayıp, Kumbağa kadar gidecek upuzun yollar, dinlence ve yeme içme mekânları…

 

Bütün bunlar lüks olmamalı denizin kenarında kurulmuş bir şehre. Büyük İskender’den, Süleyman Paşa, Mustafa Kemal’e kadar; nice insanın insanlarını ağırlamış; Anadolu’dan sonra ayrı bir vazgeçilmez yurt olmuş bu yer…

 

Sahile ne zaman insem; deniz ile insanımız arasıda ki uçurumu görüp canım sıkılıyor. Her daim denize yukarıdan bakan bir düzenleme! Denizin hemen kıyıcığına, suların alçalıp yükselip, ayaklarımızın dibine kadar gelişini ancak başka şehirlerde, ilçelerde görebiliyoruz.

 

Bir Tekirdağ Süleyman paşa insanı; evinden çantasını alıp, yürüyerek gideceği bir plaj yok. Çoluk çocuğu veya arkadaşlarımızı alıp, şöyle doyarak, lezzetine vararak bir balık yiyecek yerimiz olmadığı gibi…

 

Denizin dibinde, denizsiz yaşamlar içinde geçiyor ömürler. Denize, denizciye 175 yıl göz kulak olmuş, binlerce insanın hayatını kurtarmış, şimdi turizme hizmet etmek isteyen Hora Feneri; tam da bu yüzden buruk, viran, kimsesiz bakar; tepelerden denize doğru…

 

 

DEVLET HASTANESİ 3.KISIM İLGİ BEKLİYOR

————————————————————

 

Tekirdağ’ın Devlet Hastanelerinin 3.Kısmı eski göğüs hastanesinin olduğu manevi anlamı büyük olan yerde; 19.Tümene bağlı 57.Alayın askerlerine, komutanı olan Mustafa Kemal’in de taze hatıraları burada; şehir insanını ve ülke insanını; kısacası suskun tarafımız olan turizmi çağırıyor.

 

Burada, tam da denizin, yaşlı çam ağaçlarının, doğallığın kol gezdiği yerde Devlet Hastanesi 3.Kısım olarak hizmet veriyor. 57.Alaya kısmen ev sahipliği yapmış binalar ise; yıkılmaya yüz tutmuş durumda.

 

Belediyeye ve minibüs durağı ise çöp kaynıyor. Biraz ötede hastane, biraz ötede 57.Alay binalarının tarihi, manevi hatıraları ve çöpler, bize, belediyemize, hastane yönetimine meydan okuyor…

 

Bu kadar zor bir iş midir tarihi mekânlarımıza, hastanelerimize sahip çıkmak? Yoksa hafızamızı mı yitirmeye başladık? Kentli olalım derken, şehirli olma adımları yaşanırken sadece beton mekânlara, çöp yığınlarına sığınıp susmak olmaz…

 

Bu şehirde yaşayan herkesin bir borcu var yaşadığı yere. Kendi çapında sahip çıkmak… Yaşlı Rum insanı yıllar önce önemli bir ders veriyor, şehirlerine, kasabalarına ve köylerine çıkmayan insanlara.

 

Zeytinli Köyünde ki sokakta Arnavut taşlarından birisi yerinden çıkmış. İki ihtiyar taşı yerine oturtmak için çabalıyorken, bizim şehrimizden birisi bu durumu görüp, bir parça esprili; “ Ne uğraşırsınız yahu; zaten köyde yaşayan yok!” der. Yaşlılardan birisi; oldukça önemli bir cevap verir;

 

“ Beyim, biz bu taşı yerine oturtmazsak, yarın diğeri ve diğerleri de yerinden sökülür; sokağımız sokak olmaktan çıkar…”