DOLAR 32,2750 % -0.04
EURO 35,1008 % -0.07
GRAM ALTIN 2.467,34 % 0,05
ÇEYREK A. 4.034,10 % 0,05
BITCOIN 65.330,01 -0.897
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava 12°

TEKİRDAĞ’IN YAMAN HALLERİ–421

Son Güncelleme :

20 Kasım 2018 - 11:58

REZİLLİKLERİN DE HEYKELİ DİKİLMELİ

———————————————————-

 

Tekirdağ heykel sanatının zenginliğiyle yüzleşiyor. Şairlerimiz, müzisyenlerimiz ve birçok soyut çalışmanın heykelleri şehrimizi süslemeye başladı.

 

Sahilde bulunan yeşil alana yaşayan müzisyenlerimizden Katil Hasan’ın heykelinin yapılıp konması oldukça anlamlıdır. Nice sanatçı bu tür onurlandırmayı yaşarken göremez; duyamaz…

 

Kurucumuz, önderimiz Mustafa Kemal’in heykeli valilik önünde estetik bir görüntüden öte manevi birlikteliğimizin sembolü gibi; biraz ötede ise Namık Kemal’in heykeli; hürriyete adanmışlığın sessizliği içinde büyük çam ağaçlarının gölgesinde duruyor.

 

Bu şehre, ülkeye kimler katkı sağladıysa heykeller dikerek onurlandırmanın yanında onlar adına belgeseller, farklı anma etkinlikleri ve caddelere, sokaklara isimlerini vererek daha da çoğaltmalıyız…

 

Şehir ve ülke sevgisi, insan, çevre sevgisiyle bütünleşince başka bir şey çıkıyor ortaya. Halk dediğimiz büyük topluluğun güvenini, sevgisini, saygınlığını kazanmak, nesiller ötesine taşacak bir miras bırakma anlamına da geliyor.

 

1960’lı yıllarda dikilen çam ormanımız ve yapılan merdivenler, dönemin valisine ait bir başarı örneğidir. Bu vali kimdir? Kimseler hatırlamıyor; hatırlatmıyor da! Bunca güzel ağacı dikip, şehrimizin İstanbul girişinde estetik, yeşillik, oksijen depolarını bize armağan etmiş bir insanın şehir olarak bilmiyor oluşumuz BÜYÜK AYIP!

 

Bütün bunların yanında bu şehre oldukça zararı dokunmuş insanlar var. Bu insanların yanına yaptıklarının kar kalmaması için isimlerini yazmadan bu insanları sonsuza kadar hatırlatacak heykeller; REZİLLİĞİN heykellerini de dikmeliyiz.

 

1980’li yıllarda her gün, en azından 5–6 Yunan otobüsü şehrimize gelip, esnafımıza alışveriş olarak katkı yaparken; KAZIKÇI, kötümser düşünceler içinde olan birkaç sahil esnafının yardımıyla buradan kovuldular. Kaçırıldılar…

 

Sadece yabancı turistler değil; İstanbul’dan gelip de şehrimizden geçerken uğrayan bir sürü yerli turist, sahilde bulunan hizmetten, şehir ve esnaflık sevgisinden yoksun kişiler tarafından ürkütülüp korkutuldular.

 

Bir kente bu kadar kötülük zor yapılır! Zaten kendi kabuğunu kırmakta zorlanan, bu kadar güzel coğrafyası olduğu halde, malını mülkünü satarak yaşamaya çalışan bir şehir halkı, başka bir yerde var mıdır?

 

İşte bu yüzden; bu şehre iyiliği dokunanları nasıl onurlandırmamız gerekiyorsa; bu şehre oldukça büyük zarar veren, verecek olanların REZİLLİK heykeli dikilmeli. Bu heykel nasıl bir şey olmalı? Birkaç vatandaşla konuştuğumda ortak kanı; çok yerinde bir şey olacağı üzerine! Heykelin biçimi, şekli de; baş aşağı, bacağından asılmış, sallandıran kötü esnafın “Beni kurtarın; bir daha bu şehre kötülük yapmayacağım!” bağırış halini betimleyen heykeller olabileceği düşünceleri çıkıyor ortaya…

 

Birkaç yıl önce sahile dikilen bir heykel; Alın Yazısı ismini taşıyor. Süleymanpaşa Belediyesinin her yıl açtığı heykel yarışmalarında doğdu; yani dünyaya geldi. Heykeltıraşı Velıslav Mınekov.

 

Alın Yazısı ismini taşıyan bu heykel oldukça başarılı bir çalışma. Tıpkı Dante’n in cehennemde gördüğü acı çeken ruhlar gibi; insan sülyetleri! Bunlar cehennem acısı çekenler değil aslında; daha iyi bir yaşam için denize açılan göçmenler…

 

Tıpkı, birkaç gün önce eşi, çocuğu ve diğer insanlarla birlikte denize açılan Iraklı kadın; Mıhabat İsmael gibi insanlara adanmış bir heykel; iyi, duyarlı baktığınızda her gün yanından geçip gittiğimiz heykel; bir başka insan; insanlık rezilliği anlatmakta; adil olmayan, adaletin eksik kaldığı insanlığın donuk ve puslu bakışlarını…