DOLAR 32,2146 % 0.12
EURO 35,1288 % 0.06
GRAM ALTIN 2.464,66 % -0,13
ÇEYREK A. 4.029,72 % -0,13
BITCOIN 65.124,95 -1.086
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava 13°

TEKİRDAĞ’IN YAMAN HALLERİ–435

Son Güncelleme :

12 Aralık 2018 - 12:40

SÜLEYMANPAŞA’NIN ŞÖVALYESİ EKREM BAŞKAN

——————————————–

 

Uzun yıllar; yüzyıllar boyunca bir kahramanlık anıtı gibi, anılan, bilinen şövalyelik kültürü çöktü gitti. Tıpkı Ortaçağ’ın 1453 yılıyla birlikte çöküp, başka bir döneme yelken açması gibi…

 

Bazı insanlar, artık kullanılmayan kahramanlık sıfatlarını hak edici cesur davranışları sayesinde tekrar bu övgüyü; hak ederler.

 

Süleymanpaşa Belediyesini neredeyse beş yıldan bu yana yöneten Ekrem Başkanın da şövalyelik şanına ulaştığını düşünebiliriz.

 

Tıpkı onlar gibi; gururu ön planda, yanında taşıyan, her daim çevresine üstten bakmaya alışmış bir gurur abidesi şövalye…

 

Oysa şövalyelik şanını layık bulduğumuz Ekrem Başkan, bir türlü kendini anlatamadı gitti. Mutlukent Çay Bahçeleri, sıcacık çorba akan çeşmeleri, heykelleri, konserleri ve hiçbir zaman olmadığı kadar açmış olduğu müzeleriyle birlikte; ellerimiz acıyana kadar alkışı hak ediyor…

 

Don Kişot gibi çok ünlü şövalyenin yaratıcısı Miguel de Cervantes’i de kimse anlamamıştı. Ya şimdi? Don Kişot ve arkadaşı Sanço Panço; tüm dünya insanları tarafından en çok bilinen, okunan eserlerden birisidir.

 

Bir gün; Şövalyelik şanına layık görünen; çevremde birçok insandan duyduğum bu şanı o da hak edilmişler listesinde anılmaya başlayınca duyacak ve belki de içten içe gülümseyecek; niçin bir türlü yok edemediği için bu kadar çok düşmanı…

 

Don Kişot da, koyun sürülerini, yel değirmenlerini düşman saymasaydı, enerjisini bu kadar çok harcamasaydı belki de bu unvana erişemeyecekti. O, gelmiş geçmiş en büyük, en değerli şövalyedir; tüm dünya edebiyatına kattığı ve katacağı değerlerin ne sınırı ne sırrı vardır…

 

Ekrem Başkan’ın yaptığı çalışmalarla ilgili bir tek videoyu bile izleyen insan şöyle bir düşünür. Örneğin; yalnız başına yaşayan bir kadının, yoksul, viran evine gidip, bakım yapması, evinin onarılması bile yüce bir şövalyelik sayılsa da; bunlar, uygar dünyada; yapılması gereken en doğru vazife ve mecburiyet olarak kabul edilip biliniyorlar.

 

Şövalye Ekrem Başkan, Ertuğrul Mahallesini; özellikle bir sokağı, bölgeyi; müzeler bölgesi yapmaya ant içmişe benziyor. Cumartesi günü müzeleri gezmeye gittiğimde ise; Şövalyeliğin Don Kişot’a dönüşmüş halini gördüm. Müzeler kapalı… Yani görevlileri yok…

 

Oysa tüm dünyada müzeler hafta sonu açık olurlar. Gezmeye, görmeye, ziyarete gelenleri ağırlamak için… Aldığım bilgi; müzelere görevlendirecek insanın olmadığı… Yani yetkili insan! O da haklı! O zaman müzeyi niçin açtın? Şövalyelik şanından; seçimlere eli boş mu hazırlansın?

 

Almanların çok önemli; filozof, yazar ve eğitmenleri var. Bunlardan birisi; Arthur Schopenhauer, şövalyelik konusuna çok güzel değinir. Epey araştırmanın sonucu, bayağı gerçekçi bilgileri sunar; Yaşam Bilgeliği Üzerine olan çalışmasında.

 

Edindiği bilgileri öyle bir yoğurur ki; neredeyse karşınıza bir şövalye çıksa; kaçacak, korkacak bir yerlere saklanacak duruma gelirsiniz.

 

İngilizler sırf bu yüzden; şövalyelikten ilk kurtulan milletlerden birisidir. Büyük gururları, daha da büyüten şövalyeliğin kavga, gurur, dalaşmaktan başka bir şey olmadığını görürler ve bu işi kökünden çözücü önlemler alırlar.

 

Alman filozof; şövalyelerin sıklıkla “şövalye onuru” diye bir şeyi dile getirmeleri üzerine; bu işin; yani “kibrin deliliğin bir çocuğudur, şövalyeler” diye bir açıklaması bile vardır. Bu büyük kibir üzerine kim bilir kaç yazar, şair, yönetmen durdu.

 

Calderon ‘aynı’adlı oyununda, değişmez prenste şu sözleri dile getirir; “ O Âdemin bir mirasıdır”

 

Onur ileri sürülerek, nice düello ve binlerce ölüm yaşandı sırf bu yüzden… İnsanın kibri; yani gururu kıvılcım saçmaya görsün; söylenenleri, yazılanları, haykırışları hiçbir zaman duymaz. Duysa da; yazanları, çizenleri DÜŞMAN olarak algılar…

 

 

Şövalye Ekrem Başkan’ın böyle bir düellosuna tanıklık ettik. Süleymanpaşa Belediye Başkanlığı adaylığı için toplanan halk ve basını karşısına almış; tane tane, bir sanatçı sıcaklığında konuşurken; kıvılcımları saçmaya başladı.

 

Habertrak Gazetesi sahibi Cenap Kürüm oğlu’na ilk saldırıyı yaptı.”Ben senden daha fazla yaşayacağım” dedi. Ölümü, erken ölümü hatırlatarak, şövalyeliğin düello örneklerinde olduğu gibi; şanlı bir şekilde; “kılıcını çek” der gibiydi.

 

Hızını alamadığı, gururunu susturamadığı belli ki, esas saldırıyı, Don Kişot’un yel değirmenlerine yapmış olduğu saldırı gibi; inanılmaz bir inanç içinde bir başka gazeteci NİJAT AYVAZA, güya demokratik bir hakmış gibi;”alkışlarla dışarıya uğurlayalım arkadaşı, bugüne kadar bir baltaya sap olamamış, belki bundan sonra olur.”

 

Bir linç olayına kadar gidebilecek ve ciddi bir hakaret içeren bu söylem; Şövalye unvanını hak eden Sayın Ekrem Başkana hiç mi hiç yakışmadı. Sanırım, gurur anı, böyle bir baş dönmesi ve sanrılar görmesi; şövalyelere has bir ONUR olayı…