DOLAR 32,2112 % 0.06
EURO 35,0427 % 0.06
GRAM ALTIN 2.514,71 % 0,17
ÇEYREK A. 4.111,56 % 0,17
BITCOIN 71.012,73 6.948
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava 12°

ÇINAR AĞACININ SERİN GÖLGESİ

Son Güncelleme :

10 Ağustos 2019 - 10:54

[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Oku”]

 

Ağustos; yaz zamanı, kendi üzerine düşeni fazlasıyla yapıyor. Sıcaklığı en iyi ağaçların altında, denizin kenarında dengeleme imkânı bulabilirsiniz. Bir de yüksek yaylalarda…

 

Bazen gittiğim mekâna yine gittim. Denize yakın masalarda birkaç aile oturmuştu. Çocukları güneşe, sıcağa aldırmadan (saklambaç)oyunu oynuyorlardı. Çocukça koşular; her an her yöne hareket etmenin en güzel, en bilinçsiz halleri…

 

Bir yelkenli, yakaladığı rüzgârın hakkını veriyor. Manevraları, yelkeni kullanma becerisiyle deneyim kazanıyor. Rüzgâr sadece yelkenliyi enerjisiyle doldurup mutlu etmiyor; çınarın yapraklarını, dallarını da sallıyor. Kuru olanlar birer birer aşağı düşüyor. Gölgesi koyu mu koyu! Altında çay da, kahve de pekiyi gider…

 

Biraz ötemde Kazak Abdal, kendi yergilerinin insanı gülümsetecek biçimde yapıyor;

 

“Eşeğim saldım çayıra

Otlaya karnını doyura

Gördüğü düşü hayra

Yoranın da avradına

 

Kazak Abdal söz söyledi

Cümle halkı ta’n eyledi

Sorarlarsa kim söyledi

Soranında avradına”

 

On yudumda karnımız doyuyor. On birinci yudumda sindirim sistemine haller olur; hazımsızlık başlar… On üçüncü yudumda, kıyametler kopar; insanların birçoğu aç kalır… Ne çok badire atlattı bu insanlık. Ne çok sorun üretmeye de devam ediyor!

 

Bir çınarın koyu gölgesi, birkaç yudum kahvenin, çayın insanın kendine, çevresine verdiği bütün değeri, içe işleyen o büyük huzuru; birkaç yudumluk dünya yaşamında yakalamak, çınarın gölgesinde yelkenlinin çalım satarak yüzüşünü görmek varken…

 

Kahvenin son yudumunda; çocukların saklambaç oyunu “sobe” sesleriyle, sıcağa rest çeken koşulsuz halleriyle o köşeden diğerine koşuyorlardı.

 

   İZMİR AMERİKAN KIZ LİSESİ

 

Görsel medyada cam sanatları üzerine bir yayın izledim. Sanatçı Felekşan Onar’ın çalışmaları üzerine konu konuyu açtı.

 

1966 Ankara doğumlu sanatçı, bu işe nasıl başladığı üzerine soru gelince, lise yıllarına gitti. O yılları gözlerinin içi parlayarak anlattı. İzmir Amerikan Kız Lisesinde okumuş. O güne kadar görmediği bir okul, eğitim sistemi olduğundan söz ederken, okulun sosyal, kültürel yönüne de övgülerle andı.

 

Ülkemizde eğitim, öğretim yapan yabancı okulların insan merkezli eğitim anlayışı; Fransız Liselerinde de aynı seyri izliyor. Zengin olan genç baba ve anneleri çocuklarını buraya vermek için can atıyorlar.

 

Hangi anne ve baba imkânı olduğunda çocuğunu veya çocuklarını en iyi okullarda okutmak istemez? Aradığım cevap bu değil. Sorun, bunca okul; beton kümeleri yapıyoruz; niçin bizim çocuklarımız kendi okulunu yıllar sonra bu şekilde anmıyor.

 

Birkaç yıl önce gezmiş oldum Saint- Joseph Fransız Lisesinde ki doğa müzesini, sınıfları, spor salonlarını, okul bahçesini görünce de aynı duyguları hissettim; imrenme…

 

Lafla, bina yapmakla ve ideolojik söylemlerle nice gencimizin önü kesildiği gibi, bu kadar büyük genç nüfusuna sahip olduğumuz halde; ne sanatsal, ne ekonomik, ne de kültürel alanlarda dünya birinciliğinde koşmuyor, koşamıyoruz. Arabesk yaklaşımlar, sürekli değişen eğitim, öğretim sistemleri; sevimsiz, çekilme hale getiriliyor.

 

Bu işin kalıcılığı, okulun, üniversitenin binasının mimarisiyle başlıyor. Sonra; sosyal, kültürel alanlar en iyi bir şekilde yerleşiyor. İşin içine seçkin öğreticiler de girince; başarı; kaçınılmaz oluyor.

 

Sadece Tekirdağ da yaşanan bir olayı bir kez daha tekrar edeceğim. Eski ismiyle Endüstri Meslek ve Teknik Lisesi, şimdiki ismiyle; Tekirdağ Meslek ve Teknik Anadolu Lisesinin futbol sahasını-bahçesini görmenizi isterim!

 

Tekirdağ’da sayılı okullardan birisiydi. Bahçesi; spor sahası kıyıma uğradı! Niçin? Milli Eğitim Müdürlüğü binası yaptılar. Bir de bu binada çalışanlara büyük bir otopark bıraktılar. Yani, yüzlerce öğrencinin spor sahası, bahçesi; bu şekilde yok edildi…

 

Bu anlayıştan büyük projeler çıkar, okullarımız bu şekilde yücelir mi? Ne acı bir son-tercih…