DOLAR 32,2006 % 0.06
EURO 34,9951 % -0.02
GRAM ALTIN 2.513,17 % 0,11
ÇEYREK A. 4.106,88 % 0,06
BITCOIN 71.849,52 8.538
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava 12°

KEPİRTEPE ÖĞRETMEN OKULU’NUN BEREKETLİ YAĞMURLARI

Son Güncelleme :

24 Ekim 2019 - 10:32

[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Oku”]

 

Onlar bildik okul yaşamlarının dışına taşan, ülkesine ve insanlığa yazgılı marifetli; EĞİTİCİMCİLERİDİR… Bu düşüncemi daha iyi anlatmam için yakından tanıdığım dört Kepirtepe mezununun özelliklerini, şehrimize, ülkemize yapmış oldukları katkıların birazını burada yazıp anlatacağım.

 

Birincisi Mehmet Çevik; Mehmet Öğretmen’dir. Öğretmenliğinde aldığı yol; öğrencilerinin çalışmalarını yurtiçi ve yurtdışı yarışmalara taşımasıyla bilinir. Foto Sanat kuruculuğu öğretmenlikle birlikte ayrı bir yaratı, sanata ve okula dönüşmüş ticari işidir. Mehmet Çevik; fotoğrafa, fotoğraf sanatçısı unvanıyla bir başka önem kazandırıyor.

 

Mehmet Öğretmen, FIAP tarafından (Uluslararası Fotoğraf Sanatı Federasyonu) tarafından fotoğraf sanatçı ödülünü de almıştır. Bu ödüllerin dereceleri yoğun çalışmalarla, daha ötelere taşınmaktadır. Fotoğrafçılıkta almış olduğu yol, uluslararası önemiyle seçkin bir yerde; EFIAP derecesine ulaşmıştır.

 

Mehmet Öğretmen’in Amatör Telsizcilik başarıları ise çok ayrı bir öyküdür. Şehrimiz ve ülkemiz için paha biçilmez onur mücadelesi ve başarılarıdır…

 

İkinci Kepirtepe mezunu ise; Ercan Duygu’dur. Onun öğretmen geçmişine baktığınızda, sınırları zorlamış, öğrencilerin ve öğrenci velilerinin gönüllerinde taht kurmuş bir efsaneyi göreceksiniz. Bugünün kolay ve popüler dünyasında, herkesin curcuna ve korkular içinde kaybolduğu şu zamanlarda; Ercan Duygu, Kepirtepe ve Köy Enstitüsü mayalarından aldığı güçle; yepyeni üretimler yapıyor.

 

Ercan Duygu’un şehir insanımıza, bölgemize ve ülke edebiyatına kazandırdığı iki eseri; SELÇUK (1)  ve İNECİK (2) kitaplarını-eserlerini incelemenizi isterim. Büyük uğraş ve eşsiz bir başarı örneği…

 

1992 yılında atandığı ve kurucu müdürlüğünü yaptığı Tekirdağ 13 Kasım İlköğretim Okulu olarak başlatmış ve başarmış olduğu projeler, kurumlarımızın dahi girmekte zorlandığı, çekindiği oldukça güçlü bir eğitimcinin inancıyla yakaladığı başarılardır.

 

Ercan Duygu’nun İNECİK (2) kitabının önsüzünde şöyle bir söz geçiyor; “ Ancak; geçmişini bilmeyenlerin geleceğini kuramayacakları da bir gerçektir.

 

Mustafa Kemal’in tarihimize verdiği önemini Türk Tarihi Kurumu, Tük Dil Kurumlarının kuruluş felsefelerinde bulmanız mümkündür. Ve şu sözlerde Mustafa Kemal, milletlerin karşılaşacağı acı gereği de bildirmiştir; “ Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir, yazan yapana sadık kalmışsa değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtan bir mahiyet alır.”

 

Tanıdığım üçüncü Kepirtepe mezunu Aziz Ateş’tir. Bir bucuk yıl önce yitirdiğim sevgili dostum Aziz Ateş’in öyküsü bende hiç bitmeyecek ve dinmeyecek izlerle doludur. Onun marifeti öğrencilerini çok sevmesiyle ayrı bir önem kazandığı gibi, Türk Halk Müziği ve fıkralarına düşkünlüğü, her sohbeti bir fıkrayla zenginleştirmesi çok değerli anların yaşamsal hatıralarıdır.

 

Kepirtepe kültüründe, Köy Enstitü bilincini, marifetle aşılanmış, bu marifeti sanata taşımasa bile, her daim Kepirtepe ışığını yansıtmıştır. Şimdi Karabezirgan mezarlığında her daim rüzgâr alan bir tepemin servi ağacının altında, babasının ruhuyla yan yana yatmaktadır. Onun gözde yaptığı, hiç üşenmeden sohbete saldığı dem ile hatırlayacağım gibi, aramızdaki dostluğun, zamanlar arası geçiş serbestliğinin şanının ve şerefini de taşımanın tesellisi içinde bıkmadan, üşenmeden yazıp anlatacağım. Aziz ATEŞ, Kepirtepe’nin değerli evlatlarından birisidir; huzur içinde dinlensin…

 

Tanıdığım dördüncü Kepirtepe mezunu Özkan Papatya’dır. Neşesini, hareketini hiç kaybetmeden yaşamını sporla süsleyen arkadaşlarımdandır. Birçok insanın “Yazgı” dediği boyun eğmeleri, satranç ustası gibi, zorlu hamlelerle bertaraf etmiş; “ Çok şükür, çok şükür” ironisini, gayretin, uğraşın, çalışmanın ve eğlencenin parçası yapmış öğretmen arkadaşımın öğretmenliği diğer Kepirtepe sevdalıları gibi devam ediyor. Hiçbir zaman emekli olmamıştır bu bereketli yağmurların çocukları. Onlar için her yer okul, her yer sınıfı ve yaptıkları her eylem; bu dünyaların değerli parçalarıdır…

 

Bu dört değere, yaratıcıya ve çalışkan ruhlu insanlara, onları tanıma fırsatı yaşatan şansıma ve Allaha, evrensel bir heyecan içinde minnettarlığımı sunabilme hakkını, yazın dünyasının kalıcı deryasına benim de bir damla taşıma ayrıcalığına sahip olma görkemi yaşıyorum.

 

Hepinize sonsuz saygılarım ve sevgilerim, her daim ödenmeyecek bir borç içinde yaşayacak, anımsanacak ve dile gelecektir…

 

“ Bir ana tanırım kepir’dir adı.

Çelikten, tunçtandır göğsü kanadı.

En ıssız köylerde anılır adı.

Can verdi kanayan cılız kollara.

Yaslanıp bozkırların yanık bağrına!

Gücünden hız verdi, Kepir yarına.

Kavuştu çift motor sedalarına.

Gövdeye can geldi, cılız kollara.

Adımız, andımız KEPİRLİYİZ biz.

Ülkümüz köy yolu, geri dönmeyiz.

Adımız, andığımız KEPİRLİYİZ biz.

Ülkümüz köy yolu, geri dönmeyiz.”