DOLAR 32,4504 % -0.15
EURO 34,8290 % -0.66
GRAM ALTIN 2.438,67 % 0,10
ÇEYREK A. 3.987,23 % 0,10
BITCOIN 63.875,98 1.365
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava 12°

     EMEKLİLER NİÇİN BU KADAR MUTSUZ?

Son Güncelleme :

26 Ekim 2023 - 12:32

     EMEKLİLER NİÇİN BU KADAR MUTSUZ?

 

Gayet basit “ Çünkü emekli maaşları yetmiyor!” diyenler çoktur. Haksız da sayılmazlar. Ama sadece sorun emekli maaşlarının asgari ücretin bile altında kalması mıdır?

Emekliler için yaşanabilecek en iyi ülkeler sıralamasında olan Norveç, İsviçre, İzlanda, İrlanda ve Avustralya çok yüksem emekli maaşı verdiği için mi emekliler için yaşanabilecek en iyi ülkeler sıralamasında birinci oluyorlar?

Eğer yaşamak ve emekliler adına sorun sadece para-maaş olsaydı, bütün zenginliklerin cepleri, evlerinin içleri mutluluk, saygınlık, coşku dolu olurdu…

Fakat bugünün görünen sorunu emekli maaşlarının muhteşem derece altlarda kalması, yaşadıkları hayatı yaşanmaz kılmasından ibarettir. Bizim insanımızın direnme, sabretme yeteneği çoktur.”Şükür” der ve diğer memleketlerin emeklilerinin yaşamlarıyla kendisini kıyaslamaz bile…

Peki, ama ne oldu da artık mutsuzluğun ilk sıralarında olan insanlar arasında öncü oldular? Görünen köy misali; emekli maaşından daha yüksek olan kiralar bile emeklinin canını okuyabilecek dereceye geldi. Evinin huzurunu, kısacası barınma güvencesi olmayan hiç kimse rahat davranamaz! Bir de yaşamsal olan gıdalar; mineraller, proteinler, vitaminlerden faydalanamamak; insanı ister istemez huzursuz kılar, bir canlı olan emekliyi…

Aslında sıklıkla gündeme gelen kopukluk tam da burada başlıyor. Ne üniversitelerimiz tam bir araştırma yapıp, emeklilerin kaçının dibe vurup kaçının muhteşem aile saadetleri içinde yaşadığına dair bir çalışma yok önümüzde.

Siyasi partilerin çokluğu, her birinin il ve ilçe başkanları, yönetimleri kurumlarımızın yakınında olmak kendi partileri ve ülkeleri için çalışmaktan uzak kaldıkları için, emekliler adına onların da ortaya koyduğu çok samimi ve gerçekçi araştırmalar doğmuyor. Böyle olmayınca, karar alıcılar, kanun yapıcılar emeklilerini anlamakta eksik kalmıyorlar mı?

Sadece şu araştırmalar yapılsa; emeklilerimiz için çok daha fazla önlemler alıp, onların yaşamına katkı yapacak maddi, manevi veya yaşam alanlarındaki doğallığı daha çok artırabilirdik diye düşünmeden edemiyorum…

Yeni öğrendiğim Nasrettin Hoca fıkrası sanki bir şeyler anlatıyor gibi…

Hoca ekin, arpa ekmiş ve tarlasından her yıl aldığı bereketi beklemiş; ama nafile! Yarısını yel, yarısını da sel almış… Her yıl yaptığı gibi samanı samanlığa, arpayı arpalığa yeterince atamamış; koyamamış. Doğal olarak Hoca, ilk olarak eşeğin yeminde indirime başlamış.”Şu eşeğin yemini biraz indirsem, pulu mu dökülür?” dedikten sonra düzenli olarak indirmeye başlamış. İlk önce her zaman verdiği yemden bir avuç kısmış. Eşek bana mı dememiş! Daha sonra iki, üç avuç derken Hoca şöyle bir felsefe geliştirmiş; “ Eşek gene o eşek… Bir avuç daha eksiltirsem teli mi dökülür?”

Hoca bir sabah eşeğini dolaşmaya gittiği vakit eşeğin nalları diktiğini görmüş. O zaman bizim Nasrettin Hoca ellerini başına vurup:—Vah, eşeğim, vah? Ne güzel de alışmıştı! Nerede ise, susuz, yemsiz de yaşayacaktı ya, ecel müsaade etmedi yoksa…”

Gerçekçi bir araştırma, siyaset üstü bir yakınlaşma yapılırsa, yaşamsal açıdan çoğu emeklinin durumu fazlasıyla nafiledir diye korkmuyor değilim…