DOLAR 32,2605 % 0
EURO 34,7110 % -0.02
GRAM ALTIN 2.396,59 % -0,16
ÇEYREK A. 3.918,42 % -0,16
BITCOIN 62.270,00 -2.85
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava 23°

Genç Yiğitler

Son Güncelleme :

19 Ocak 2024 - 14:56

Genç Yiğitler

 

Gazeteciliğe başladığımdan beri, birçok kişiden tebrik mesajı aldım. Beni, bu yolda destekleyen herkese çok teşekkürler. İyi ki varsınız. Gençlerin her şeyi yapabileceğini göstermek, mutlu ediyor beni. Bu sefer, yazımda eleştiri yapmayacağım. Bu sefer, bana örnek olan, sizlere de örnek olacağını düşündüğüm 5 gençten bahsedeceğim.


İlk sırada, ülkemizin genç fidanı deyince hepimizin aklına gelen bir isim var, Deniz Gezmiş. 1947 doğumlu, Deniz Gezmiş. Üniversite yıllarında, öğrenci hareketlerine katıldı. Amerikan emperyalizmine, yürekten karşıydı. 1968’de Amerikan Elçisini protesto ettiği için tutuklandı. 1969’da hakkında yurt dışı çıkış yasağı olmasına rağmen, İsrail’e karşı savaşmak için Filistin’e gitti. Orada, silahlı eğitim aldı. İlerleyen yıllarda, Devrimci Halk Kurtuluş Örgütü’nü kurdu. Yoldaşlar edindi, Amerikan askerlerini esir aldı. Hiçbir zaman, cinayet işlemedi. Amerikan askerlerinin, serbest bırakılması için fidye istemişti ancak Amerika, kendi askerlerinin esir alınmasını önemsemedi, fidyeyi vermedi. Gezmiş ve arkadaşları, 5 gün sonra Amerikalıları, burnunu bile kanatmadan serbest bıraktı. Amerikalıları serbest bırakmasına rağmen, asker kıyafetlerini çıkarıp, yargıç cübbesi giyenler tarafından kendisi ve yoldaşları Yusuf Aslan ile Hüseyin İnan ile birlikte yargılandı. Sonrasında, yoldaşları ile beraber idam edildi.

Deniz Gezmiş’in hayatı, aslında bizlere çok şey gösteriyor. Ülkenin bağımsızlığı adına geçen bir yaşam, belki amacına ulaşamadı. Yine de, birçok gence örnek oldu. Mücadelesi, bir umuttu. O da biliyordu, kaybedecekti. Kaybedeceğini bilmesine rağmen, vaz geçmedi.


Kendi ülkesi için kendi hayatını feda eden başka birinden bahsedeceğim, Miloš Obilić. Sırp asıllı askerin hayatını okuduğumda, tarafsız olmayı öğrendim. Obilić, Sırbistan’ın savaşı kaybettiğini anladığı anda, 1. Murat’ın çadırına gitti. Ülkesinin, Osmanlı’nın kontrolü altına geçmesini istemiyordu. 1. Murat’ın olduğu yere vardığında, ona hediye vereceğini el işaretleri ile anlattı. Elini ve kaftanını öpmek için yaklaştığında, belinden hançerini çıkardı ve 1. Murat’ı savaş alanında öldürdü. Obilić kısa bir zaman sonra, kafası kesilerek öldürüldü. 1. Murat’ın ölmesiyle, Beyazıt geri çekilin emri verdi. Obilić ölmüştü, geride ise bir ülke bıraktı. Sırbistan halkı, Obilić’e çok şey borçlu. Kendini, ülkesi için feda eden yüce bir insan. Taraf fark etmez, yaptığı davranış onurlu bir davranış.


Savaş alanında can veren bir yiğitten daha bahsedeceğim sizlere, Ali (Aleko). Ali, bir Türk çocuğu. Çanakkale Savaşı sırasında, ailesi öldürülen binlerce çocuktan sadece biri. Aleko’yu ilk defa, Osman Arslan’ın kaleme aldığı çizgi romanda gördüm. Hakkında, bir çizgi roman yazdıracak kadar şanlı bir yiğitti Aleko. Okuduğum diğer romanlardan farklıydı, Aleko’nun hikâyesi gerçekti. Okumak isteyenlerin, okuma isteğini kaçırmamak için kısa bir şekilde özetleyeceğim. Aleko, Çanakkale Savaşı sırasında casusluk yapıp, Anzaklarınaskeri üssüne girdi, üzerindeki bombayı patlattı. Aleko ve Kurtuluş Savaşı’nda cephe önünde ve arkasında, canı pahasınabağımsızlık mücadelesi verenlerin hayatlarını okuyunca anlıyorum ki; asıl kahramanlar, bir yazarın aklında bulunan hayali kişilikler değil, vatanın bölünmez bütünlüğü uğruna can verenlerdir.


Topluma örnek olacak kişiler, sadece Avrupa’dan çıkmıyor. Zulüm her yerdeyse, zulme karşı gelenler de her yerde. Pakistan Talibanı’nın, kız çocuklarının eğitim hakkına izin vermemesini, bütün dünyaya anlatan bir Pakistanlı kız çocuğu var, Malala Yousafzai. Uluslararası basın kuruluşu olan BBC’de, Taliban’ın zulmünü anlattığı bloğu yazdığında, yaşı daha 11 idi. Devamında, nice yazılar yazdı, belgeseller yaptı. 15 yaşında iken Taliban tarafından suikasta uğradı, başından yaralandı. Yılmadı, korkmadan yazmaya devam etti. 17 yaşında iken, Nobel Barış Ödülü aldı. Pakistan’da kadın haklarını savunmanın zorluğuna rağmen yılmadı. Çalıştı, başardı.


Bu yazımda anlatacağım son kişi, Eren Bülbül. Faşist terör örgütü PKK, Trabzon’da köy yağmalarken Eren Bülbül onları gördü, ihbar etti. Bülbül, güvenlik güçlerinin isteği üzerine PKK militanlarının bulunduğu evi gösterdi. Evi gösterirken, çıkan çatışmada 15 yaşında iken katil PKK tarafından katledildi. Geriye, annesinin feryatları kaldı. Eren’in annesi: “Eren’in oraya götürülmesi yüzde yüz değil, binde bin ihmaldir. Eren’i cuma namazından sonra bekleyip alıp gitmenin sonucunu istiyorum. Başbakanımızdan, bakanımızdan, yetkililerden Eren’in oraya neden getirildiğini öğrenmek istiyorum. Benim çocuğum şehit olmak isterdi ama askerde şehit olmak isterdi, kapının önünde değil.” dedi. Bu sözler, ölümü normal bir şey gibi görenlere etki eder umarım. 1 rakamı, büyüktür aileler için. Vatan sıcak yatağından, milliyetçi sözler söylemekle, parti binalarında slogan atmakla,siz gidin biz arkanızdan dua ederiz demekle, kurtarılmaz.


Vatanı kurtarmak, yukarıdaki saydığım yiğitlerin yaptığı gibi yapılır. Yukarıda saydığım insanlar, soylu değillerdi. Halktılar, bizdendiler. Onlar, onurunu ve şöhretini hakkı ile aldılar. Daha genç yaşta vatanı için canını ortaya koyan herkes, ırkı, cinsiyeti, siyasi görüşü fark etmeksizin, onurludur. Zulme karşı duran herkes, yücedir.