18°
Güpegündüz yanan lambaları gören duyarlı Tekirdağ insanları, bu konuyu dile getiriyorken;
“ İçimiz acıyor; güpegündüz bu lambalar niçin yanıyor?” ; “ Duyarlı olmak, hep bize mi düşecek?” diye dert yanmaktan, bu konuya dikkat çekmekten başka ellerinden bir şeyler gelmiyor…
Gün aydınlığında yanan lambalar niçin yanmaya devam ediyor? Günü aydınlatan bir güneşimiz-yıldızımız varken, üstelik elektriği çok pahalıya döviz ödeyerek satın alıyorken, Tekirdağ sahilini geceleri aydınlatsın diye takılan lambalar niçin yanıyor?
Benim de çoğu zaman denk geldiğim, Özgürlük ve Barış Parkı lambaları dâhil olmakla birlikte birçok lamba gün ışıyınca da yanmaya devam ediyor.
Bu lambaların güpegündüz yanmasını izah edecek bir görevli, hatta bir sorumlu; halkın malı, hakkın malı diye düşünen birisi var mıdır?
Duyarlı vatandaşlarımız üşenmeyip gün aydınlanınca yanan lambaların videosunu bile çekmişler. Bir tanesi özellikle içi yanarak haykırıyor;
“ Hep ben mi üzüleceğim; sahilde yüzlerce insan dolaşıyor; hiç mi birisi üzülmez, rahatsız olma bu durumdan?”
Şehrimizin bir sürü ana sorunu varken, gün aydınlanınca sokak, park ve sahil lambalarının söndürme vaktini dahi ayarlayamamak; nasıl bir şey? Hangi sorumsuzluk, hangi gaflete düşme eylemiyle anlatabiliriz bu durumu?
Şehrin trafik sorunu, engellilerin yürüme yolları, büyük şehirlere deniz taşımacılığından, demir yolu ucuzluğundan faydalanma duruyorken, bir de çok pahalıya elde ettiğimiz elektriğin kıymetini bilmeden, güpegündüz bir ortama aydınlık sunmaya çalışıyoruz; tam bir sorumsuzluk örneğidir…
Şimdi sayın yöneticilere sormak istiyorum; bu kayıp, boşa giden enerjinin parası kimin cebinden çıkıyor?
Halkımızın değil mi? Su sorunları kapımızı çalıyorken, elektrik enerji faturaları insanımızın bütçesine ağır yükler oluşturuyorken, bu görüntüler insanlarımızın sadece canını sıkmıyor; ruhlarını da acıtıyor; ruhlarını da…
Aklıma Diyojen’in güpegündüz elinde fenerle “insan” araması öyküsü geliyor; acaba, bizler de elimize bir fener alıp gün aydınlandığında, gündüz yanan lambaların hemen altında “sorumlu, vicdanlı” yönetici mi arasak diye…
