DOLAR 32,3742 % -0.24
EURO 34,7747 % 0.04
GRAM ALTIN 2.438,51 % -0,01
ÇEYREK A. 3.986,96 % -0,01
BITCOIN 62.316,66 -1.815
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava

DR.NEZİH OKUR’A TEŞEKKÜRLER ve SELAMLAR

Son Güncelleme :

18 Ağustos 2023 - 15:52

DR.NEZİH OKUR’A TEŞEKKÜRLER ve SELAMLAR

    7 Ağustos Pazartesi günü Habertrak Gazetesi 4.sayfada Uzman Dr.Nezih Okur’un “3 Soru Yazmak Üzerine” isimli köşe yazısını bir değil birkaç kez okudum.

Yazma eylemine karşı bakış açısını, teknoloji denen; akıllı telefonların, evlerin, araçların başköşeye oturduğu dünyada insan denen canlının kendisini yazarak çok daha iyi ifade edeceğini harika bir dil ve deneyimle anlatıyor.

Yazma sanatına yaklaşımı henüz Ankara Fen Lisesi öğrencisi olduğu yıllarda, verilen yazma eğitiminin yeterli, düzenli ve istikrarlı olmadığını ve bir anlık duygularla yapıldığını söylerken, kompozisyon derslerinden aldıkları düşük notlarının sebeplerini şimdi; yazma sanatına gönül verecek olanlara işin tekniği, bilimsel yanıyla da anlatıyor.

Dr.Nezih Okur’un düştüğü sonuç notu ise çetin kış şartlarından sonra açan bahar güneşi gibi;

“ Lise yıllarında tam anlamamış olsam da, şimdi yazmanın, biraz zahmetli ama keyifli bir uğraş olduğunu düşünüyorum.”

Aslında köşemi takip eden okurlar iyi bilirler; yazma, okuma ve seyahat üçlüsünün insanı hangi hafifliğe çıkarttığını defalarca farklı konularda, köşe yazılarında dile getirdim ve getirmeye devam edeceğim.

Uzman doktorumuz Nezih Okur’un sade, gerçekçi ve yılların deneyim, tecrübe sahibi diliyle, yazdığı köşe yazısı üzerine yazma sanatını iyice içselleştiren klasik eserler deyince ilk akla gelen isimlerden birisi olan Vıctor HUGO dehasının edebi yolculuğunda, kendi içinden çıkartıp insanlığa sunduğu, yaptığı betimlemelerden bir parça örnek sunacağım.

Deniz İşçileri romanının son sayfalarında, toprağı havalandıran rüzgâr, arındıran ve besleyen güneş ile yağmur gibi bir şeyler yapıyor; adeta yaşamı üflüyor solumakta zorluk çeken biz dünyalılara;

“ Havada hoş geldin çığlıkları duyuluyordu. Konuksever yaz, kapısını uzaklardan gelen kuşlara açıyordu. Kırlangıçların gelme vaktiydi. Dikenli katırtırnaklarının salkımları akdiken salkımları nöbeti devralıncaya kadar çukur yolların kenarlarını süslüyordu. Güzellik ve zarafet büyük bir uyum içindeydi. Muhteşem olanı zarif olan tamamlıyor, büyük olan küçük olanı rahatsız etmiyor,mikroskobik boyuttaki mükemmellikler evrenin engin güzelliğinde yerlerini alıyordu.Her şey berrak bir suyun içindeymiş gibi seçilebiliyordu.Yeşilin her yanda hissedilen o ilahi bolluğu ve gizemli serpilişi,özsuyunun o telaşı ve gözlerden uzak çabasını akla getiriyordu.Parlayan daha fazla parlıyor,seven daha çok seviyordu.Çiçeğin içinde bir ilahi ve gürültünün içinde bir ışıltı vardı.Doğanın o büyük armonisi her yanda çiçekleniyordu.Açmak üzere olan tomurcukları teşvik ediyordu.”

Namık Kemal Kütüphanesi’ne tam olarak kırk yıldır gidiyorum. Okumak istediğim halde okuyamayacağım milyonlarca kitabın olduğunu bilmenin yanında kendi kütüphanemin yarısına dahi dokunacak zamanımın olmadığını da öğrendim…

Geldiğim noktada insan denen canlının edebi okyanuslarda çırpınışı beyhude bir çabadan başka bir şey değildir…

Buna rağmen bu çabaların, çırpınışların evren aracılığıyla bu gezegene süzülen görünmez ödüllerin; tarafsız neşe, huzur kaynaklarından beslenme hakkına sahip olduğunu, sınırlarla, kaidelerle doldurulmuş dünyada, yazma sanatına adanmış olanlara kâğıt üzerinde yazılı olmayan bir özgürlüğün de verilmiş olduğunu yıllar sonra öğrendim…

Uzman Doktor Nezin Okur’a teşekkürlerimi sunup, selamlarımı iletiyorum. Yazı sanatıyla her gün birlikte kalkıp yatan birisi olarak, Yazmak Üzere başlıklı yazısının, uyarılarının çok faydası olacaktır. Kimlere derseniz: -Sıkıntıları yüzünden debelenip duran, sözsüz dünyanın argo girdabında can çekiştiren, edebiyatı sadece laf ebeliği, birkaç beylik söz sanmayan her insana-beşere…