DOLAR 32,3816 % -0.18
EURO 34,7110 % -0.11
GRAM ALTIN 2.429,83 % -0,36
ÇEYREK A. 3.972,77 % -0,36
BITCOIN 62.394,00 -2.103
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava

KURUYAN AĞAÇLARI DERT EDEN BİR KURUM VAR MI?

Son Güncelleme :

29 Eylül 2023 - 10:03

KURUYAN AĞAÇLARI DERT EDEN BİR KURUM VAR MI?

Devletimizin kurduğu kurum ve kuruluşlar, onların arkalarına aldıkları yasalar tam olarak uygulanmış olsa ülkemiz ve şehrimiz nasıl bir yer olurdu acaba?

 

Tekirdağ Süleymanpaşa’da, kısacası yaşadığımız şehirde zaman zaman 80–100 yaşındaki ağaçların kuruduğunu veya kurutulduğuna tanıklık ediyoruz. Kuruyan ağaçlar ormanda olsaydı, doğal sürece saygı duyar; ölüm ile yaşamın ayrılmaz bir bütün olduğunu bilerek, orman denen büyük derya kuruyan ağaçların yerine yüzlerce yeşili hediye edeceğini bilir ve susar, hatta saygıyla karşılardık!

 

Sahilde kurutulmuş olan yaşlı çam ağaçlarından söz etmeyeceğim. Valilik bahçesinde de önceki yıllarda kurutulmuş olan çok değerli çam ağaçlarını yazmayacağım.

 

Gündemimdeki ağaç Arkeoloji ve Etnografya Müzesi karşısında bulunan İbrahim Müteferrika Parkı var. İçinde yeşillikler, genç ağaçlar, çiçekler var. İki tane de dişbudak ağacı var. Bu ağaçlara bakarak, havanın, düşen yağışların durumunu anlamak mümkündür. Geçtiğimiz yıllarda yeşilin en canlı tonlarını bu ağaçlarda gördüğüm gibi; dik, gösterişli ve sağlam duruşları karşısında büyük saygıyı hak ediyorlar.

 

Her iki dişbudak ağacı da bu parkın içinde! Birisi parkın doğu bölümünde, Süleymanpaşa Çay Bahçesi havlusu içinde. Diğeri de parkın güneybatı bölümünde; her ikisi de bu parkın olmazsa olmazı niteliğinde iki yüksek değer…

 

Dişbudak ağaçlarının ikisi de neşesiz. Bazı yıllar, neşeleri kaçar, yeşilden sarıya, kuru dallara dönüşürlerdi. Bu yıl olduğu kadar hiçbir zaman olmadı. Özellikle birisi kuruma aşamasına geldi.

 

Bu kadar uzun ömürler görmüş, iyi bakıldığı zaman yüzlerce yıl yaşayabilecek diş budak ağacımız niçin kuruyor? Bunu kendisine dert eden kurum veya kuruluşumuz var mı? Varsa, kendilerine yasaların verdiği yetkiyi niçin kullanmıyorlar? Eğer bu ağaçlara hastalık bulaştıysa, diğer ağaçlara da bulaşma riskini ortadan kaldırma çalışmaları var mıdır? Veya bu ağaçlarımızın kuruma sebepleri, yanlış bakım, başka yanlış işler mi?

 

Ormanlarımızın dışında, kentlerimizin, parklarımızın içinde kalan bu ağaçların bakımından, hastalıklarından, korunup kollanmasından kim veya kimler sorumludur? Yoksa Park ve Bahçeler Müdürlükleri sadece çiçek eker, çiçek söker ve sular mı?

 

Kuruyan ağaçların estetik yönden geride bıraktığı boşluğu, estetik duygusu olmayan için hiçbir kayıp ifade etmeyeceğini düşünelim. Peki, ama ya gölgesi? Ya, yaşlı ve büyük dalları olan bir ağacın yoldan geçen araçların zehirli gazlarını hapsedip, tozu emmesi ve insan denen canlıya oksijen olarak hediye etmesine ne diyeceğiz?

 

Bir de kurumamış, yeşilmiş gibi görünen, ama kökü sağlam olmayan veya dalları çok ağırlaşmış olan ağaçlarımız var. Bu ağaçlarımız, özellikle Muratlı Caddesi, Hükümet Caddesi üzerinde bulunuyorlar. Dallarının eğikliği, büyük fırtınalarda yaratacakları tehlike işareti olarak algılamalı mı, yoksa “Bir şey olmaz abi” felsefesine mi sığınmalıyız?

 

Biliyorsunuz zaman zaman fırtınalarda özellikle büyük hacimli ağaçların kırılan dalları büyük zararlara, hatta İstanbul Anadolu Kavağı parkında olduğu gibi insanların ölümlerine de neden oluyor. İlgililerin, sorumluların dikkatine diyerek bu yazımı da, insanlarımızın can ve mallarının önemli olduğunu hatırlatan bir ay kayıt olarak not düşüyorum.